Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Son padişahların cuma namazına çıkışları törenle geçerdi. Buna "Cuma selâmlığı" derlerdi. Abdülhamit bu selâmlık için kendi sarayının bahçesinde özel bir cami yaptırmıştı. Saraydan ayrılmasın ve halkla karşılaşmasın diye, selâmlığa askeri birlikler katılır, saflar bağlarlar. Büyük rütbeli askerler, şahsiyetler selâmlıkta, padişahın geçiş yolunda yer alırlar. Bir kısmı da camide ve padişahın hususi mahfilinde huzura kabul olunurlar. Mustafa Kemal de bir ordu kumandanı olarak padişahın "Fahri büyük yaver"leri arasındadır, selâmlık töreninde bulunur. Orada, namazdan sonra padişahın kendisini hususi kabul etmek istediğini bildirirler. Mustafa Kemal bu kabulün yalnız olarak yapılmasının teminini Naci Paşadan rica eder. Naci Paşa çok çalışır. Hatta padişahın kulağına onun bu ricasını bildirir. Ama padişah onu, yanında Alman generalleri bulunduğu halde kabul eder. Tebliğ ettiği de kısaca şudur: - Sizi Suriye kumandanı tayin ettim. O tarafları düşman eline geçirtmeyeceksiniz! Mustafa Kemal, tertibi derhal anlar. Bu Enver Paşanın işidir. Ve Enver Paşa zaten Padişahın kabul odasının dışındaki salondadır. Ama ne diyebilir? Alman generalleri yanında bir Türk kumandanı, başkumandan durumunda da olan padişahın bir emrini nasıl reddedebilir? Bu mümkün ve doğru mudur? Fazla olarak padişah, Alman generallerine dönmüş, yeni bir vazife verdiği kumandanı tanıtmakta, övmektedir: - Bu kumandan, dediklerimi yapabilir. Bir aralık Mustafa Kemal düşünür: "Düşündüm. Diyeyim ki, padişah hazretleri, bana öyle bir vazife veriyorsunuz ki, o vazifeyi yapmakla görevlendirilen kumandanların hepsi işlerinin başındadırlar. Beni onların üstünde bir başkumandanlığa mı memur ediyorsunuz? Eğer böyle ise çok iftiharla iradenizi kabul ederim. Fakat şüphe etmiyorum ki bunun farkında bile değilsiniz. Vaktiyle istifa ederek, haklı sebeplerle ayrıldığım bir orduya ki, o ordu bugün mağlup olmuştur bütün ordular gibi… O halde bütün bu irade buyurulan vazifeleri yapmaya nasıl muktedir olabilirim?" İstemeyerek teşekkür eder. Huzurdan çıkar. Dışardaki salonda Enver Paşa, yanında Vehip Paşa ile, gülümseyen bir yüzle karşısındadır (zaten o pek seyrek olarak ve ancak hafifçe gülümserdi). Mustafa Kemal sözlerini esirgemez: - Bravo, tebrik ederim. Muvaffak oldunuz. Azizim bari biraz esaslı tedbirler üstünde konuşsak? Benim bildiğime ve anladığıma göre, artık Suriye'de ordu, kuvvet, vaziyet sözden ibarettir. Beni oraya göndermekle güzel intikam alıyorsunuz. Sonra usul dışı bir şey yaptınız; Padişaha, bana emir verdirdiniz. Enver Paşa gülümsemesine devam eder ve Mustafa Kemal'e göre anlamsız ve duygusuz hallerini muhafaza eder. Tarih 7 Ağustos 1918'dir. O sırada salonun başka bir köşesinde, eski Balkan muharebesinin bazı emekli kumandanları toplanmış, sohbet halindedirler. Ama sözleri Mustafa Kemal'in kulağına kadar gelir: - Efendim, bu Türk erlerinden hayır yoktur. Bunlar hayvan sürüsüdür. Yalnız kaçmayı bilirler. Allah insanı böyle hissiz bir sürüye kumandan etmesin… Mustafa Kemal, hıncını, onların ağzının payını vermekle çıkarır. O zaman onlardan biri, yanındakine fısıldar: - Kimdir bu? - Mustafa Kemal!
Sayfa 284 - Remzi KitabeviKitabı okudu
·
177 görüntüleme
Poyraz Ayrıç okurunun profil resmi
"- Efendim, bu Türk erlerinden hayır yoktur. Bunlar hayvan sürüsüdür. Yalnız kaçmayı bilirler. Allah insanı böyle hissiz bir sürüye kumandan etmesin…" Sen kendine bak Araplaşmış deve! Balkan muharebesinin emekli kumandanı(!) Mercimek beyninle savaşa gidiyorsun beceremeyince bize b*k at! İsmini öğrenseydim extra söverdim...
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.