' Oysa insanın saatlerce seyretmek, hatta çerçeveleyip duvara asmak isteyeceği bir yüzü vardı. Pembe beyaz bebek teni, güneşle yıkanmış zeytinler gibi parlayan kapkara iri gözleri, yüzünün ortasında fındık gibi yuvalanmış minicik burnu, gülümsediğinde kan kırmızı güller gibi tomurcuklanan dudakları, omuzlarından aşağı dökülen kapkara kıvır kıvır saçlarıyla, başka bir dünyadan gelmiş gibiydi. İnce uzun boynu, görkemli bir kuğuyu andırıyordu. Başını her çevirişinde, Bolşoy'un ağır kadife perdeleri yavaş yavaş açılıyor, peri kızları sahne alıyordu. Işıltılı bir çerçevenin içindeydi sanki hep Narin; o ortaya çıktığında, şehrin bütün ışıklan bir bir yakılıyordu. '