Oruç Aruoba’nın bendeki yeri nedense çok farklı. İlk okuduğum kitap Hani’ydi ve kendime, karakterime, içime o kadar yakın buldum ki hemen diğer kitaplarını da okumak istedim. “de ki işte” kitabına başladım bu sefer, benimle yolculuğu hiç bitmesin istediğim için, kıyamadığım için hep az az okudum ve bir ay sonra ancak bitirdim. Ama cümleleri o kadar defeatle okumuştum ki nerde bir alıntısını görsem eski bir dostuma rastlar gibi oldum. İçimde anlamlandıramadığım, dile dökemediğim tüm hislerimi sanki derli toplu bana sunan bir dili var yazarın. Okumadığım herhangi bir kitabından bir alıntıyı okusam “bu tam da Oruç Aruoba’nın sözleri” diyebiliyorum. “de ki işte” ile yazarla olan bağımın kuvvetlendiğini hissettim. Ve “Yürüme” de bu bağı sağlamlaştırdı. Çok olgun bir eser ve “işte bu” dediğim bir kitaptı. Her sayfada muhakkak bir yerlerin altını çizdim, utanmasam tüm kitabı çizecektim. Öyle güzeldi ki; seçim yapmak gibi bir hadsizliğe girişmek istemem lâkin en etkilendiğim birkaç alıntıyı paylaşmak isterim:
“Kendi yönünü bulamayan kişi için
‘yol’ yoktur - bir sürüklenmedir
bütün ‘yürüme’si…
Kendi yolunu bulamayan,
bütün yolları boşuna yürür.”
“Kişi, bir insanın kendine dönüp dineldiği yerlerde oluşur - o yerlerin toplamıdır.”
“Kişiler için de mevsimler olmalı -
mevsim dönümleri: Güneşin indiği-çıktığı, ışığın
azaldığı-çoğaldığı; yağmurların az ya da çok yağdığı;
rüzgarların sert ya da yumuşak estiği zaman dilimleri
- - “inişler, çıkışlar” … “