Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
Özlem, gidip görememendir;
ama gidip görmek istemen
Özlediğin, gidip görmek istediğin;
ama gidip göremediğin
Özlem, gidip görmek istemen;
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen
Kitabı yaklaşık 1 saat kadar önce elime aldım. Okumak değil biraz göz atmak için, fakat elimden bırakamadım. Yürüye yürüye düşüne düşüne bir solukta bitirdim. Harikaydı. Gerçeklik, hayal, şiir, felsefe, yazarlık gibi konulara
son bölümde çok az sayfada girmesi ve bu konuların hakkını verip büyük felsefeler yapması çok çarpıcıydı. Kitap boyunca aşkı da şiiri de hayatın anlamı ve kaybolup gitmesini de iliklerinize kadar hissediyor, yeri geldiğinde ( sık sık ) “beni anlatmış” diyorsunuz. Geleceğe dair bir karamsarlığa, bir ümide kapılıyorsunuz. Harika bir üslup, müthiş bir yetenek. Keşke her eli kalem tutan bu kadar güzel yazabilse. Ve keşke her elimize aldığımız kitap bu kadar güzel olabilse. Muhteşemdi.
Oruç Aruoba’nın bendeki yeri nedense çok farklı. İlk okuduğum kitap Hani’ydi ve kendime, karakterime, içime o kadar yakın buldum ki hemen diğer kitaplarını da okumak istedim. “de ki işte” kitabına başladım bu sefer, benimle yolculuğu hiç bitmesin istediğim için, kıyamadığım için hep az az okudum ve bir ay sonra ancak bitirdim. Ama cümleleri o kadar defeatle okumuştum ki nerde bir alıntısını görsem eski bir dostuma rastlar gibi oldum. İçimde anlamlandıramadığım, dile dökemediğim tüm hislerimi sanki derli toplu bana sunan bir dili var yazarın. Okumadığım herhangi bir kitabından bir alıntıyı okusam “bu tam da Oruç Aruoba’nın sözleri” diyebiliyorum. “de ki işte” ile yazarla olan bağımın kuvvetlendiğini hissettim. Ve “Yürüme” de bu bağı sağlamlaştırdı. Çok olgun bir eser ve “işte bu” dediğim bir kitaptı. Her sayfada muhakkak bir yerlerin altını çizdim, utanmasam tüm kitabı çizecektim. Öyle güzeldi ki; seçim yapmak gibi bir hadsizliğe girişmek istemem lâkin en etkilendiğim birkaç alıntıyı paylaşmak isterim:
“Kendi yönünü bulamayan kişi için
‘yol’ yoktur - bir sürüklenmedir
bütün ‘yürüme’si…
Kendi yolunu bulamayan,
bütün yolları boşuna yürür.”
“Kişi, bir insanın kendine dönüp dineldiği yerlerde oluşur - o yerlerin toplamıdır.”
“Kişiler için de mevsimler olmalı -
mevsim dönümleri: Güneşin indiği-çıktığı, ışığın
azaldığı-çoğaldığı; yağmurların az ya da çok yağdığı;
rüzgarların sert ya da yumuşak estiği zaman dilimleri
- - “inişler, çıkışlar” … “
Kişi, kendini bir türlü bulamayıp,
boyuna dünyayı ve nesneleri kurcalayandır.
Kişi, hiç yetinemeyen, hiç rahat duramayandır.
İşte: Kişi huzursuzdur ya hep...
Kişi huzursuzdur.