Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

368 syf.
·
Puan vermedi
İnsan insanla nasıl barışır?
Hakan Günday türk edebiyatınin yeni nesil yazarları arasında en popüleri ve en iyisi. Şahsi neznimde en iyi eseri
Zamir
Zamir
.
Zamir
Zamir
in tarzı sosyopolitik.
Hakan Günday
Hakan Günday
'ın kurgusu şahane hatta yazarımız o kadar kendinden emin ki son sayfalarda oluşturduğu kurguyu karakterimiz Zamir'in dilinden bizlere aktarıyor. Diline ve üslubana gelince evet fazla sivri tabusuz hatta çoğu yerde fazlasıyla müstehcen olabiliyor ama bu Günday'ın suçu ve seçimi değil mecburiyeti ,sağlam bir omurgası olduğu için görmezden gelemiyor dilini ağdalayamıyor ve tam içinde yaşadığı çağın ve evrenin gerektirdiği gibi yazıyor. Gelelim konulara ; Göçmen,mülteci, azınlıklarin sorunları , yardım kuruluşlarınin iki yüzlülüğü hatta savaş mağduruna yaptıkları zorbaliklar, siyasi iktidarların algı operasyonları, devletleri arası alışverisler terörize edişler, ve masum bir bebek olan Zamir'in(ki rusça barış için demek ) savaşın içinden çıkarak kararması. Yüzüne gelen şarapnel parçaları ile yüzsüz ve utanç içinde yaşarken içi kapkarayken barış çığlığı olması. Beni en çok sinir eden iktidarların yaptığı algı operasyonlarıni açığa çıkaran cümleler oldu. Bu türden ve bunun dışında beğendiğim alıntılar ile incelememi bitiriyorum kitapla kalın. " Bu söyleyeceklerimi sakın unutmayın! Bu dünya öyle bir yer ki... Sizi barıştıran her kimse, savaştıran da odur!" " Ve sizi her kim doyuruyorsa , bilin ki aç bırakan da odur!" " Mesela Türkçede sadaka diye bir kelime var. Ve bu kelime , yine Türkçedeki başka bir kelimeyle aynı kökene sahip. O kelime de sadakat. Düşünebiliyor musun? Sadakayla sadakatin kökeni aynı. Niye sence? Çünkü birilerinin sana sadık kalmasını istiyorsan onlara sadaka vereceksin! Ama tabii bunun için de ilk yapman gereken şey , insanları sadakaya muhtaç hale getirmek!" " Türkiye'deki aile yapısı çocuk kalmış yetişkinler üretiyordu. Hatta çocuk kalmış yetişkinler, nüfusun çoğunluğunu oluşturuyordu. Öyle olmasa Türkiye'de devlete baba, denir miydi? Bu devletin en büyük silahı küsmekti. Çünkü bir narsist olarak insanlara verebileceği en etkili cezanın, onları kendinden mahrum bırakmak olduğuna inanıyordu." " Teoride hizmet ettiği ancak pratikte ezdigi halka ve yönettiği hükümetin üyelerine narsist bir ebeveyn gibi davranavaktı. Örneğin , ilgi odağı olmak için sahte hastalıklara yakalanan, Munchausen sendromuna sahip bir ebeveyn gibi, tehlikede ve hedefte olanın daima kendisi olduğunu iddia edecek ve geçirdiği her gün hassas olacaktı. Böylece zaman içinde yanındakiler, "Aman başbakan duymasın, çok üzülür! Zaten hassas günlerden geçiyoruz diyerek bazı olumsuz gelişmeleri ondan saklamaya başlayacaktı. Bunun yanında hep ona muhtaç kalmaları için çocuklarının gelişimini özellikle engelleyecek, yani ülkedeki işsizliği azaltmak yerine sosyal yardımları arttıracaktı. Sonra da yeri geldiğinde bu yardımları yüzlerine vuracak ve "Eğer başkasına oy verirseniz size sütümü helal etmem! anlamına gelen cümleler kuracaktı. Ve elbette çocukları arasında ayrım yapacak, toplumun bir kesimine aşırı ilgi gösterirken, diğer kesimini sürekli eleştirecek ve ona düşmanca yaklaşacaktı. Böylece ülke denilen evde , hiç bitmeyen bir çatışma, bir rekabet ortamı yaratacaktı." " Çünkü bu plebistte (referandum) Türk halkına tek bir soru sorulacaktı: Allah var mı? ...Ve oy verenlerin yüzde 50'den fazlası onaylarsa Allah'ın varlığı demokratik bir süreç sonunda kabul edilecekti. Sonrasında da doğal olarak Türkiye'de sadece Allah'ın dediği olacaktı. Ancak Allah'ın ne dediğini öğrenmek için Kuran-ı Kerim'i okumak yetmeyecek , plebisiti (referandum) düzenleyen hükümeti dinlemek gerekecekti. Çünkü hükümet bu referandum ile Allah'ın ne dediğini duyma tekelini de elde edecekti."
Zamir
ZamirHakan Günday · Doğan Kitap · 20214,548 okunma
·
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.