İki Şehrin Hikâyesi romanında Fransız İhtilali'nin karanlık girdabında yaşanan öyküleri anlatılmış. Bu garanlık girdabın içerisinde sıkışıp kalmış olan iki gencin hikayesi, bu iki gencin hikayesinin etrafında dönen; merhamet, sevgi, saygı, sadakat, ihanet ve acımasızlıklar
İki Şehrin Hikâyesi romanını tarihin en çok okunan kitaplardan birisi yapmıştır.
Fransiz İhtilali'nde, öncesinde ve sonrasında halkın yaşadıkları duygu değişimlerini tanık olacaksınız. İhtilal sırasında acımasız mahkemeler ve halk, gözünü kırpmadan cumhuriyet karşıtı kimi görürse idam ettiriyor. İdamın sembolu olan giyotin, Hristiyan olan Fransız halkının dini bir sembolü olmuş. İnsanlar haç kolyesi yerine giyotin kolyesi takar hale gelmişler. Günlük yaşantıda odun kıran bir vatandaş sanki insan başı koparıyormuş gibi kendini eğlenirir hale gelmiş.
Charles Dickens ihtilal sırasındaki halkın duygu değişimini çok güzel yansıtmış. Baş üstünde taşınan insanlar, doğru olup olmadığı, kesinliği bilinmeyen, atılan iftiralarla gaza ve galyana gelip aynı insanları giyotin altına gönderiyorlar.
Bir İdam Mahkumunun Son Günü kitabında , idam edilen insanları adeta tiyatro seyrediyormuş gibi zevkle, heyecanla izlediklerini okumuştum.
İki Şehrin Hikâyesi romanında aynı Fransız olan halkın psikolojik duyguları ele alınmış.
Cumhuriyet için tarafsız bile kalınamıyor. Tarafsız kalan insanlar cumhuriyet karşıtıymış gibi gösterilebiliyor ve idam ettiriliyor. Halk, her gün idam edilen kişilerin sayısını öğreniyor ve her geçen gün daha çok kişinin idam edilmesini istiyor. Fransa’nın sokakları kırmızılara büründüğünü yazar bizlere betimleyerek anlatıyor…
İki Şehrin Hikâyesi okurken ilk 250 sayfa gerçekten çok sıkıldım. Kendi kendime " Bu kitap nasıl bu kadar okunmuş, herkesin dilinde dolanır hale gelmiş?" diye söylendim. Başladığım bir kitabı bitirme gibi bir alışkanlığım olmasıydı yarısında bırakabilirdim. Daha sonralarında olaylar geliştikçe, hikaye ilerledikçe kitaba kendimi daha çok verdim ve kitabı 2 gün içerisinde bitirdim.