Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"İş verebilmek için, tabii ki "tesis, fabrika vs." kura-caksınız, yerine göre sanayileşeceksiniz. "Üretim-tüketim dengesi" tesis edecek, ardından gelir dağılımında adalet sağlayacaksınız. Ve hem doğru yaşaması, hem de işini doğru düzgün yapabilmesi açısından, insanı eğiteceksiniz. Bunun için okullar açacaksınız, üniversiteler kuracaksınız, öğretmenler, öğretim üyeleri yetiştireceksiniz. Verimli çalışabilmesi ve üretebilmesi için, her insana kaliteli sağlık hizmeti vereceksiniz. Yani kendi çağını aşan hastahaneler kuracaksınız; doktor, hemşire, laborant, ba- kıcı, eczacı, araştırmacı yetiştireceksiniz. Biliyorum, bunlar hem evrensel, hem de çağdaş norm- lar. Demek oluyor ki, günümüzden yedi yüz küsur sene önce yaşamış olan Şeyh Edebali, çağını çok aşan evrensel normlarla hayata bakabilmiş, devletin bu çerçevede kurulması hâlinde ancak kalıcı olabileceğini düşünebilmiştir. Bu topraklarda böyle bir beyin yetişti. Fakat ideolojik saplantıları olan aydınla okuma ve araştırma özürlüsü siyasetçi bu beyni görmezden geliyor. Görüp yararlanmak isteyenleri de "aforoz" etmeye kalkışıyor. Buradan Osman Gazi'nin oğlu Orhan Gazi'ye vasiyetine geçelim: "Bak oğul, Allah'ın emirlerine aykırı işler işlemeyesin. (Bu cümlede bence keyfe tâbi yönetim anlayışının, yani diktatörlüğün reddi var.) "Bilmediklerini ulemadan sorup öğrenesin. (İlim adamının değeri bakımından çok anlamlı.) "Sana itaat üzere olanları hoş tutasın. (Başka dinlere ve ırklara müsamaha.) "Askerlerine in'amı, ihsanı eksik etmeyesin, ki insan ihsanın kulcağızıdır. (Yardım etmeye teşvik.) Avrupa aynı noktaya "dün" denebilecek kadar yakın bir tarihte ancak gelebilmiş, "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni" sadece elli sene kadar önce yayınlamıştır. Bu itibarla, Avrupa, insanı kavrama konusunda bizden altı yüz elli sene kadar rötarlıdır. Buna rağmen insan haklarında kurumsallaşmış (demokrasi), nihayet bizden aldığını bize pazarlar hâle gelmiş, gönülsüzlüğümüzü görünce de bazı müeyyideler da- yatmaya geçmiştir. Cevdet Paşa: "Tarih bilmeyen siyasetçi ile pusula oku- masını bilmeyen kaptanın farkı yoktur. İkisi de gemiyi karaya oturtur" demekte ne kadar da haklı... Şu var ki, siyasetçinin karaya oturttuğu "taka" değil, koskoca "devlet gemisi" olduğundan, diğerine kıyasla, çok daha büyük zayiat ve zararlara yol açılmaktadır.
·
101 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.