Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Yanında saçı sakalı birbirine karışmış, zayıf biri vardı. Onu daha önce hiç görmemiştim. Sabah karşılaşmamış mıydım ben bu yazarla? Beni takip mi ediyordu ne? Hayır, içeri girer girmez, birini arar gibi dikkatli gözlerle etrafı araştırmamıştı. Fakat Erdinç'i tanıyor olmalıydı, baksanıza, hemen sarmaş dolaş olmuşlardı. Sarılıp koklaşmaları bitince, meyhane sahibi bizim masayı işaret etti. Demek yazarın benimle ilgilendiğini biliyordu, belki komşu olduğumuzdan bile haberdardı. Yoksa bu akşam Feraye ye geleceğimi de o mu fısıldamıştı kulağına? Hayır. Erdinç ağzı sıkı çocuktu, yapmazdı. Belli ki rastlantıydı. Doğru, bak nasıl da şaşırdı beni görünce. Ama fark etmez, hemen sıyrıldı şaşkınlığından. Evet, tam düşündüğüm gibi sırıtarak bize yaklaşmaya başlamıştı bile. Ne tuhaf adam yahu, sanki canciğer dostmuşuz gibi nasıl da rahatça geliyordu yanımıza. –Şu adam kimdi yahu? İşte bizim Ali de fark etmişti bu cüretkâr yazarı. –Şey değil mi ya. diye bocaladı Zeynep. –Adı dilimin ucunda... Ya şey işte, yazar bu. Polisiye yazıyor. Beyoğlu Rapsodisi diye bir kitabı var. Tuhaf bir kitap. Beğensem mi, beğenmesem mi kararsız kaldım. Güya Agatha Christie ye nazire olsun diye yazmış. Fakat alıştığımız polisiye romanlar gibi değil. Katili iyi gizlemiş, tamam da okuru biraz enayi yerine koyuyormuş gibi geldi bana. Ama hakkını yemeyelim. Beyoğlu'nun tarihini iyi anlatmış… Bakışları hâlâ bu tuhaf yazarın üzerinde olan Ali, biraz da telaşla mırıldandı: –Buraya mı geliyor? Yanıt alamayınca yineledi. –Evet, bize bakarak gülümsüyor. Sizi tanıyor galiba Başkomiserim... –Komşum... Genç arkadaşlarım aynı anda sordular. –Komşunuz mu? –Evet, mahalleden komşuyuz.
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.