Herkese merhaba!
1965 yılı. Bir kadın. Öykücülükte yılın edebiyat olayı olarak sayılan bir işe imza atıyor: Yanık Saraylar.
Yepyeni bir üslup, biçem ve bir nefes Sevim Burak.
Yalnızların yalnızlıklarını birbirine dokuyup üstlerine attığı bir battaniye bu kitap. Umutsuzların göğünü esneten... Azları çok yapan...
İçinde 6 öykünün yer aldığı bu kitaptan size birkaç alıntı bırakmak isterim:
"SENİ TUTMUYORLAR
SENİ BIRAKIYORLAR ALDATILMIŞ SIRDAŞLIĞINA YAŞAMIN
SENİNLE GELMİYORLAR
GUVENSİZ BİR BİÇİMDE HEP BİRAZ ARKADA VE AYAKTA DURUYORLAR
YARGIÇLARIN
EĞİLMİŞ KONUŞUYORLAR ARALARINDA
SABAHIN ALACAKARANLIĞINDA SOKAK KIVRIMLARINDA KAYBOLUYORLAR" (s. 48/ Büyük Kuş)
"SİZ, Baron Bahar, Hayatın dehşetini hiç düşünmüyorsunuz:
HER ŞEYİNİZ VAR
OTOMOBİLİNİZ
YATINIZ
7 CÜCELİ EVİNİZ
BONOLARINIZ
ÇOCUKLARINIZ
BENSE, ÖLÜMDEN KORKMAYACAK KADAR YALNIZIM." (s.35/ Yanık Saraylar)
Favori öyküm ise Perdeler. Ondan da bir alıntı: "İNANMAK İSTEMİYORDUM YALNIZLIĞIMA
Nasıl oluyordu da bir şey tutmuyordu beni perdenin ucundan başka?" (s.21)
Bu kitabı okuduktan sonra Sevim Burak'ın bulabildiğim tüm kitaplarını topladım; ama hala bir ikinciye gitmedi elim. Çünkü yine o his. Hepsini okuyup bitirince bir yenisini bulamayacak olma hissi. Ah! Bakalım belki 2023'ü bitirmeden...
Bu kitabı okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum. Ancak, anlayacağınız üzere duygusal olarak zor bir dönemden geçiyorsanız size ya merhem olacaktır ya da yara. Bırakın bu defa Sevim Hanım üstünüze battaniyesini örtsün.
Keyifli okumalar!
Kitaplarla kalın!