Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Okurken hep piyanist geldi gözümün önüne
Tanrı beni affetsin. Onları sıkıştırıyorlar, biliyor musun? Gereğinden fazla kişiyi içeri sokuyorlar. Eğer sağlıklı erkekler varsa onları sona bırakıyorlar, ardından ite kaka diğerlerini sıkıştırsınlar diye içeri girmeye zorluyorlar. Sonra kapıyı kapatıyorlar; hiçbir şey- den şüphelenmesinler, yıkanacaklarını sansınlar diye odaya duşbaşlığı takmışlar." "Ee, sonra?" diye sordu Schmulewski. "Deponun kapağını açıyoruz ve SS subaylarından biri içine bidonla Zyklon gazını döküyor. Ardından on beş dakika, belki de daha az beklemek gerekiyor. Sonrası sessizlik." "Acı çekiyorlar mı?" Önce iç çekti, sonra bakışlarını gökyüzüne çevirdi. "Tanrı beni affetsin... Nasıl olduğunu bilemezsiniz. İçeri girince üst üste yığılmış ceset yığınıyla karşılaşıyorsunuz. Çoğu kesin ezilerek, boğularak ölüyordur. O zehir geldiğinde vücut korkunç tepki veriyor olsa gerek; herhalde nefes alamıyor, çırpınıyorlar. Cesetler dışkı içinde kalıyor. Gözleri yuvalarından çıkmış vücutları içeriden patlamış gibi kanıyor. Kolları çaresizce tutunacak bir yer arar gibi diğerlerine sarılmış oluyor, boyunları nefes alabilmek için öyle yukarı çıkmış ki kırılacak gibi duruyor." "Senin görevin nedir?" "Ben saç keserim, özellikle uzun ya da örgülü saçları. Sonra onları bir kamyona koyarlar. Benim işim daha hafif olduğundan arada diğerleriyle yer değiştirip altın dişleri sökmeye girişirim. Bazen de cesetleri bodrumdan krematoryuma taşıyan yük asan- sörüne kadar taşımak gerekir. Ceset sürüklemek feci bir şey. Önce onları diğer bedenlerden ayırmak lazım, kollar düğüm olur, kan ve diğer şeylerle yapış yapış olur. Onları ellerinle tuttuğunday ellerin aslanır. Kısa süre içinde ellerin sıvılardan öyle kaygan olur ki hiçbir şey tutamazsın. Sonunda ölen kullanarak cesetleri boyunlarından çekeriz, en iyi çözüm budur, Yukarıda onları yakarlar." "Bazen silah kullandıklarını duydum." "Sadece 'süpürge kamyonu' dedikleri için. En son o gelir, Artık yürüyemeyenleri platformdan getirir; düşkünleri, hastaları, çok yaşlı olanları. Krematoryumun önünde durur, yükünü boşaltır ve moloz yığını gibi, insanları yere döker. Onları soyup gaz odasına sokmak çok zahmetli olurdu. Bizim işimiz onları tek tek kulaklarından ya da kollarından tutup kaldırmak, bir SS subayı gelir ve kafalarına kurşun sıkar. Sonra onları hemen başlarından tutup yere bırakırız çünkü akan kan çeşme gibi olur, SS subaylarına bulaşırsa çok kızarlar ve bizi cezalandırırlar, hatta oracıkta bizim de kafamıza sıkabilirler." "Günde kaç cinayetten bahsediyoruz?" "Kim bilir. Gece ve gündüz mesaisi var, hiç durmuyor. Her seferde en az iki yüz üç yüz kişi ki o da sadece bizim krematoryumda. Bazen günde bir sefer oluyor, bazen iki. Kimi zaman krematoryum yetersiz kalıyor ve cesetleri ormandaki açık alana götürmemizi istiyorlar. Onları kamyonete dolduruyoruz ve sonra tek seferde atıyoruz." "Gömüyor musunuz peki?" "Gömmek çok zahmetli olurdu! İstemiyorlar. Tanrı beni af fetsin. Üzerlerine benzin döküp yakıyoruz. Sonra kürekle külleri kamyona dolduruyoruz. Galiba gübre olarak kullanıyorlar. Leğen kemikleri çok büyük olduğundan yanmıyor, onları kırmak gerekiyor. "Tanrım..." diye mırıldandı Rudi. "Henüz farkına varmamış olan varsa hatırlatayım," dedi Schmulewski sert bir ifadeyle, "burası Auschwitz-Birkenau."
·
2 artı 1'leme
·
83 görüntüleme
MAVİ GÜMÜŞ okurunun profil resmi
Dini, dili, ırkı, rengi, fikri, zikri ne olursa olsun bu katliamların hiçbir insanî tarafı yok.. Dün de oldu bugünde olmakta.. Fransızlar cezayirlileri katletti, italyanlar libyalıları.. Abd siyah ve kızılderilileri.. Çinliler uygur türklerini.. İsraililer filistinlileri.. Farklı coğrafyalarda yüzbinler katledildi.. Kitabın en hazin sayfaları sanırım bu sayfaları idi..
Distopya okurunun profil resmi
Şu ana kadar okuduğum sayfalardan evet en korkunç hazin sayfalarıydı.
MAVİ GÜMÜŞ
MAVİ GÜMÜŞ
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.