"O yıllarda, bir dana gibi ilgisiz, ama dünyada, çevrendeki dünyanın bir parçası olarak yaşıyordun. Benliğin dünya ile arandaki gündelik bağlara ilgi duyuyor, seninle dünya arasındaki duygu alışverişini etkilemiyordu.
On beşinde, benliğin o yalın ve karmaşıklıktan uzak yaşama düzeninden çıkıp dünyayı yargılamaya başladı. Oysa o zamana kadar sadece bir seyirci olarak tanıyordun dünyayı. Ve her şey kısır, karışık, duyusal oldu ondan sonra."