Kan ve gözyaşlarıyla beslenen çağımızda,
şehra şehra çatlamış çorak topraklarımıza
bir rahmet gibi Yağmur düştü önce...
Ve çiçeklerin adını unuttuğumuz
bir zamanda Gül ve Ben geldi...
Renksiz kokusuz naylon çiçeklere gül adını
koyduğumuz bir zamanda, bülbüllerin sustuğu,
gülzarın tarûmar olduğu bir zamanda.
Yağmur'la yıkanmış topraklarımıza
gül dikmeye geldi..
Ve gördük ki, Gül, Yağmur'un bir sonraki adıdır...
gül sesleri geliyor; her yer duâ ve niyâz
açtı gök kapısını yerde çiğ taneleri
adımları parıltı, alınları bembeyaz
dağılıyor evrene gülün mestâneleri
sen ki, en büyük Gül'sün, en çok gülü seversin
söyle bahçıvanına, bir gül de bana versin