"Başlangıç zamanında cennet aşamasında tanrılar yeryüzüne gelirdi ve insanlarla kaynaşırdı; insanlar da dağa, ağaca, sarmaşığa tırmanarak veya bir merdiven çıkarak Cennet'e ulaşırdı, hattâ bazen kuşlar gelip onları götürürdü. (...) Başlangıçta yaşanan bir ilk olayın sonucunda --hem kendi koşulunun ontolojik olarak değişmesine, hem de kozmik bir bölünme biçiminde ifade edilen insanın cennetten kovulmasına bağlı olarak-- bu özgürlükler kaybedilmiştir.
Şamanlar, özel teknikler aracılığıyla insanın şimdiki koşulundan çıkıp cennet mitlerinde tanımlanan insanın başlangıçtaki durumuna tekrar ulaşmaya çalışırlar.
(...) Şaman, Cennet ile Dünya arasındaki uçuruma sadece geçici olarak köprü kurar; tinsel olarak Cennet'e gider ama artık başlangıçtaki insan gibi somut olarak gidemez; ölümü de geçersiz kılamaz. (İlkeller arasında ölümsüzlükle ilgili bulabileceğimiz bütün anlayışlar, tıpkı uygarlaşmış insanlarınki gibi önceki ölümü ima eder; 'ölümsüzlük' daima post mortem'dir -- ölümden sonradır, tinseldir).
Özetle, arkaik toplumların mistik deneyimini en iyi temsil eden şamanlık müessesesi, Cennet Özlemi'nin, cennetten kovulmadan önceki sonsuz mutluluk ve özgürlük haline ulaşma arzusunun, Yeryüzü ile Gökyüzü arasındaki iletişimi yeniden kurma emelinin dışavurumudur."