Kuzey dilleri ise, sert, kulak tırmalayıcı, eklemlenmiş, cırtlak, tekdüze, iyi bir kuruluştan çok sözcükler yardımıyla anlaşılır olmak zorundaydı. Yüz kez birbirine karışıp yeniden ayrılan modern diller, bu farklılıklardan bazılarını hala korumaktadır: Fransızca, İngilizce, Almanca yardımlaşan, kendi aralarında soğukkanlılıkla akıl yürüten insanların ya da kızan, öfkeli insanların özel dilidir; ama tanrıların kutsal gizleri bildiren elçileri, halklara yasalar koyan bilgeler. kitleleri sürükleyen liderler, Arapça ya da Farsça konuşmak zorundadırlar. Bizim dillerimiz, yazılı olarak sözlü olarak olduğundan daha değerlidir ve bizi okurken bizi dinlerken olduğundan daha çok zevk alınır. Tersine, yazılı Doğu dilleri canlılıklarını ve sıcaklıklarını kaybetmektedirler. Sözcükler anlamlarının ancak yarısını verirler, dilin bütün gücü vurgulardadır; Doğuluların dehasını kitaplarıyla yargılamak, bir insanı cesedine bakarak tasvir etmek gibidir.