J.J.R ya göre dil hiç bir zaman ilk gereksinimlerden olmadı. Hatta bunu Amerika'da vahşilerin evlerinde aileleriyle neredeyse sessizce anlaştığını, jest-mimiklerin yeterli olduğunu söyleyerek destekliyor.
İlk sesler, "doğanın çığlığı" ise dilin yavaş yavaş oluşması ile yerini sözlere bıraktı, çünkü güçlü duygulanımlarımızı (passion-direkt "tutku" kelimesi ile çevirmenin tam olarak karşılığı veremeyeceğini düşünmüş çevirmen) ifade etme gereği duyduk. Meyve bulurken, soyarken, yerken buna gerek yoktu; ancak iş aşkını, kinini ifade etmeye gelince sesler yetersiz kalıyordu.
Böylece dil evrildi, gelişti, git gide daha da açıklık kazandı; ancak gücünü, niteliğini kaybetti, çünkü çoğu zaman, az olanda kıymet vardır.
Bu bağlamda ilk sesleri, sonra dile geçiş sürecini, dillerin oluşumunda mekanın, iklimin etkisini ele alan hoş bir deneme.