Geçtiğimiz hafta İspanyol Edebiyatına hafif bir giriş yapmak maksadıyla "Tormesli Lazarillo" kitabını okumuştum.
Ve çok beğenmiştim.
Sonra dedim ki, "Neden bir tane daha okumuyorsun?";
"Neden olmasın?!!" diyerek Miguel de Unamuno'nun yazdığı, çok sevgili saygıdeğer Behçet Necatigil Beyefendinin çevirdiği "Yaman Adam" kitabında karar kıldım.
Meğer Miguel de Unamuno'nun en meşhur romanı "Sis" romanıymış, ben bunu sonradan öğrendim tabi :')
Bu arada ek not düşmek gerekirse; Miguel de Unamuno Beyefendi, Behçet Necatigil Beyefendinin hayran olduğu bir yazarmış ✿
Kitap, 10 adet öyküden oluşuyor.
Aşk, felsefe, hayal kırıklıkları, evlilik, hırs, inat, sadakat...
İlk hikayesi, kitaba adını veren "Yaman Adam".
Diğerleri sırasıyla,
İki Ana, Lumbria Markizi, Aşkın Hücumu, Sessizlik Mağarası, Vakit Nasıl Geçiyo, Eşekarısı, İhtiyar Şairi Bir Ziyaret, Nefretten Merhamete, Susin'in Başına Gelenler..
İçlerinde eeeeennn bir beğendiğim hikaye, Aşkın Hücumu hikayesiydi.
Aşkı aramaya çıkan iki ayrı insanın bir tren istasyonunda trenlerini beklerken, birbirlerini görmeleri ve sanki yüzyıllardır tanışıyormuşcasına treni bırakıp birbirlerinde kalmalarını anlatan bir öyküydü.
Sonu insanı gerçekten şok ediyor.
Ve soruyorsunuz,
"Aşktan ölmek, -hem de ruh eşinle birlikte, aynı anda, el ele- mümkün olabilir mi?"
Hayır, intihar değil; kalp sektesi yani aniden kalbin durması sebebiyle!
Biraz spoiler oldu, ama olsun...
En sevdiğim diğer iki hikaye de, İki Ana ve Lumbria Markizi hikâyeleri.
Diğer geri kalanları çok da anlamadım.
Günlük, sıradan hikaye gibiydiler.
Ama bir tanesi vardı ki, onu hiiiccc anlamadım.
O da "Sessizlik Mağarası"..
En heyecanlı yerinde, arkası yarın edasıyla hikâyeyi kesti :')
Kısacası çerezlik, öylesine okumalık bir kitaptı.
Beğenmeyenlerin aksine ben beğendim :)
Sırada yakın zamanda (belki de 2024'e kalır) Sis romanı var ✿