Haruki Murakami gerçekten çok sevdiğim bir yazar. Özellikle Sahilde Kafka ile beni kendine hayran bırakmıştı. Bu yüzden çoğu kitabını hemen kütüphaneme eklemiştim. Tek okuduğum kalın kitabı da oydu. Geri kalanı hep 200 sayfayı geçmeyen eserleriydi.
Bu kitabını da okuduktan sonra anladım ki ben yazardan kalın kitaplar okumayı seviyorum. Çünkü yazarın yazdığı her konu bir anlam ve bir derinlik bildiriyor. Bu da ince kitaplarında o duyguyu bana hissettiremiyor ne yazık ki.
Yazarın düşünce ve anlatış biçimi o kadar farklı ki; bir kitabında olayların içindeki bir kişi, başka bir kitabında bir hayvanın gözünden okurken bile bulabiliyorsunuz kendinizi. Kitabın konusundan bahsetmek istiyorum biraz çünkü kitap için söyleyebileceğim pek fazla bir his yok.
Gecenin belirsiz bir vaktinde başlıyor hikaye. Olaylar, olaylar, olaylar… Birbirinden bağımsız bir sürü karakter. Ama onların yolları bir şekilde kesişiyor. Bir kızı restoranda kitap okurken görüyoruz, onun ablasını uyurken(hemde ne uyumak), trombon çalan bir adamı bizim kızın yanında, aşk oteli işleten birisini bir tacize tanık olurken, bir eskort taciz edilirken… İşte bu değişik karakterlerin hepsini tek bir kitapta okuyoruz, gün doğana kadar. Karanlıktan sonra hiçbiri kalmıyor. Bir olay örgüsü anlatamayacağım size çünkü yok… Bence gelin siz de okuyun, bakalım neler düşüneceksiniz. 
Karanlıktan Sonra 
Haruki Murakami
·
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.