Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Daha önce de gördüğümüz gibi zekât, İslâm'ın beş şartın- dan biridir. Dinin bir farzı olarak sadece kazançtan veya gelir den değil, elde bulunan meblåğdan, yani sermayeden de alınan bu vergi, sosyal transferleri sürekli olarak yapıp yürütme ve toplumsal hareketliliği sağlama aracıdır. Fransa gibi bazı Batı ülkelerinde ancak 20. yüzyıl ortalarında, asırlık bir sınıf mü cadelesi sonrasında kavuşulan sosyal güvenliğin bu ilk şekli, İslamda dinin bir emri olarak tam on dört yüzyıl öncesinde gerçekleştirilmişti. Eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdün nâsır zekâtı, sosyalizmin İslâmi yapısının orijinal niteliklerinden biri olarak görüyordu. Tamamen İslâm'a özgü bir başka yenilik, lüks ürünlere dolaylı vergilerin konulmasıdır. Ayrıca, toplumun güvenliğinin ve huzurunun bağlı bulunduğu bütün ürünler için devlet tekelleri ve farklı bir gümrük sistemi oluşturulmuştur. Bu sis temin esasları İslam kamu hukukunda 10. yüzyıldan itibaren mevcuttu ve Müslümanları taklit ettiği, bu mevzuatı alıp Avrupa'ya aktardığı ve Almanya'ya da soktuğu için Hohenstofen hanedanından Kutsal Roma İmparatoru ve Sicilya Kralı (Arap kültürünün büyük hayranı ve zaten bu dille mükemmel bir şe kilde konuşan) II. Frederik (Frédéric II de Hohenstaufen) modern devlet adamlarının ilki olarak görüldü.
·
87 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.