Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

152 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 saatte okudu
Merhaba arkadaşlar. 1 günde tam 12 kardeşi, abimizi, dostumuzu, bu vatanı savunan 12 evladı şehit verdik. Dün bahsetmiştim bugün de bahsedeceğim. Kamuya açıklandığı için bu kahramanlarımızın isimlerini de paylaşacağım: Piyade Teğmen Ramazan Günay, Piyade Uzman Çavuş Mehmet Serinkan, Piyade Uzman Onbaşı İsmail Yazıcı, Piyade Sözleşmeli Er Çağatay Erenoğlu, Piyade Sözleşmeli Er Emre Taşkın, Piyade Sözleşmeli Er Yasin Karaca. Vatan Size Minnettar klişesini söylemeyeceğim çünkü aynı vatanda yaşayıp, aynı havayı soluduğumuz, aynı kimliğe sahip olduğumuz pek çok düşmanımız var. Ne yazık ki! Lakin ben ve benim gibi düşünenler size her daim minnettar kalacak ve sizinle gururlanacağız. İyi ki varsınız. Not: İnşallah dün dünya şehit çocuklar günü kutlayanlarınız bu yiğitlerin vefatı için de birkaç kelam etmiştir. Bireysel olarak elbet bu duruma yönelik paylaşımlar yapan olmuştur ama büyük organizasyonlardan bahsediyorum. Dün ve Bugün vefat eden 12 Arslan da birer evlattı. Şimdi esere geçeceğim: Yalnızlık konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu soruyu sorarak başlamayı uygun buluyorum. Yalnızlık öyle bir his ki bu dünyada ‘Canlı’ diye tabir ettiğimiz her biyolojik varlığın mutlaka yalnız olduğu bir dönem vardır. Mesele, bu dönem ne yaşandığı meselesi kadar bu durumdan ne çıkardığımızla da doğrudan orantılıdır. Yalnızlık yerine göre iyi veya kötü etkileri olabilen bir duygudur benim için de. Mesela yalnız bırakılmak beni duygusal açıdan perişan etse de eğer bu yalnızlığı yaşamasaydım, belki yaşarken bunu fark bile etmedim ama, kendimi bu kadar güçlenmiş ve farklı biri olarak göremezdim. Tabii herkes kendine göre bu örneği detaylandırabilir, genişletebilir veya tam tersi bir sav ortaya koyabilir. Yazarın da az olan kitaplarını okuma serüvenine 2018 yılında başlamışız. Sanki daha dünmüş gibi hatırımda olan geçmiş yıllar gibi benzeri çok fazla unsur var, biri de yazarın kitapları. Her kitabında çok uzun uzadıya yazıp kafa karışıklığına neden olmak yerine kısa ama öz bir anlatımla ilerlemesi nedeniyle de kendisini hatırlıyor olabilirim. Diğer yandan bazı yazarları bir millete ithaf etmeyi yanlış buluyorum. Kendisi Fransız ama ben Dünyalı demek istiyorum kendisine. Çünkü ben yazarı evrensel olarak görüyorum. Bazı ülkelerden böyle evrensel yazarlar çıkar. Bu insanlar romanlarıyla değil yaşattığı duygularıyla herkesi bir yönden etkilemeyi başarmış insanlardır. Mesela geçmiş yüzyıl için bunun örneğini bizlere Zweig sunabilir. Günümüzde ise Fournier’i ben buna dahil edebilirim. Yazdığı hikayelerden hiç etkilenmiyorum, anlattığı yaşanmışlıklar bana hep saçma sapan geliyor diyen biri çıkabilir mi? Bu kadar duygusuz insanların var olabileceğine inanmadığım için böyle konuşuyorum. Mesela terk edilmişlik hissine çok dikkat çekici bir yerden vurgu yapıyor yazar ve terk edilmiş her çocuk mahvolacaktır, diyor. Bunu araştırsak bu durum mutlaka bilimsel olarak bile araştırılmış bir konudur. Sadece bu mu? Çocuk gibi saf ve masum duygularla birini çok sevdiyseniz ve terk edildiyseniz de mahvoluş kaçınılmazdır diye ekleyebilirim üstüne. Evet, kitaptan etkilendiğimi net olarak belli ettim sanırım. Etkilenmemek de elde değildi zaten. Yine benzer olarak bu dünyadan yalnız ayrılma fikrinin de yazara hep hüzün verdiğini okuyoruz. Buna ek olarak şuna benzer bir söze de şahit oldum. Cenazesi birinin galiba tek kalkmış, kimsesiz biri de olabilir o kısmı da pek hatırlayamıyorum ama söylenen söz beni etkilemişti. İnşallah cenazemiz tek olmaz gibi bir sözdü yani düşünün ki adam dünyada bile yalnızmış ölümü bile yalnız başına olmuş. Ne kadar acı bir durum. Tabi yine ‘Yalnızlık’ temelli her konuda büyük bir acı okuyoruz desek yeridir. Bu konuda yazar adeta en yüksek eğitimi en iyi eğitmenlerden almış gibi duruyor. Hayatında acıdan başka bir şeye yer hiç olmamış gibi. Yaşlanınca yalnız kalmak istemiyor, kalabalık bir ailemiz olmalı diyor, sandalyenizi çocuklarınız taşır diyor derken benim şansım yoktu iki çocuğumun tekerlekli sandalyesini de ben taşıdım diyor. Diğer aklıma takılan önemli noktalardan biri de insanların yalnızlardan bir vebalı gibi uzak durmaya çalıştığı. Bunun en temel sebebi ise emeğinin karşılığını almadığı gibi emeğine, çabasına ve sevgisine ihanet edilen insanların artık birini sevmekten çok kimseye güvenememesi ve yalnızlığı tercih etmesi. Belki 40 yıl önce yalnızlara böyle davranılıyordu ama günümüzde yalnızlık bir tercih değil bir yaşam şekli olduğu için bu bakış açısının değiştiğini düşünenlerdenim. Kitapta genel olarak neredeyse her sayfadan alıntılanacak bir söz bulmak mümkün. Samimi bir anlatım da olunca haliyle etkisinde kalmamak imkansız. Aynı zamanda buradan çevirmenin de eline emeğine sağlık diyelim. Çeviriyle bu derece orijinale yakın bir samimiyet yakalamak da kolay iş değildir. Şimdi yazarın diğer eserlerine yönelik önceki incelemelerimizi de ekleyelim, hangi kitaplarını geride bıraktık onlara da göz atalım ve incelememizi tamamlayalım: #32932231 #32936075 #120718123 #120731508 #120742159 #216134821 Şöyle bir okuduğumuz kitaplarının kısa listesini de ekleyelim: Asla Kimseyi Öldürmedi Benim Babam Dul Muzip Tanrı Nereye Gidiyoruz Baba Otopsim Son Siyah Saçım ve İhtiyar Delikanlılara Bazı Öğütler Tek Yalnız Ben Değilim Hepimize iyi okumalar dilerim..
Tek Yalnız Ben Değilim
Tek Yalnız Ben DeğilimJean-Louis Fournier · Yapı Kredi Yayınları · 20213,692 okunma
·
507 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.