_Sonsuzluk_
_Sonsuz, Saltığın yeni bir tanımı olarak görülebilir; belirlenimsiz kendi-ile-bağıntı olarak Varlık ve Oluş olarak koyulur. Belirli-Varlığın biçimleri, Saltığın tanımları olarak görülebilecek belirlenimler dizisinin dışına düşerler, çünkü o alanın biçimleri kendileri için dolaysızca yalnızca belirlilikler olarak, genelde sonlu olarak koyulurlar. Ama Sonsuz kendinde saltık olarak kabul edilir, çünkü açıkça Sonlunun olumsuzlanması olarak belirlidir ve böylelikle Sonsuzda engellenmişlik ile bağıntı belirtik olarak bulunur. Sonsuz henüz gerçekte engellenmişlikten ve Sonluluktan kurtulmuş değildir; başlıca sorun Sonsuzluğun gerçek Kavramını kötü sonsuzluktan, Usun Sonsuzunu anlağın sonsuzundan ayırt etmektir; gene de bu sonuncusu sonlulaştırılmış Sonsuzdur ve tam olarak Sonsuzu Sonludan arı ve uzak tutma girişiminin kendisinde onun yalnızca sonlulaştırıldığı görülecektir.
_Sonsuz, yalın belirleniminde Sonlunun olumsuzlanması olarak olumludur; ama böylece Sonlu ile almaşık belirlenim içindedir ve soyut, tek-yanlı Sonsuzdur; bu Sonsuzun tıpkı Sonlu gibi tek bir süreç olarak kendini ortadan kaldırması - bu gerçek Sonsuzdur.
_Genel Olarak Sonsuz_
_Sonsuz, olumsuzlamanın olumsuzlaması, olumlama, kendini engellenmişlikten yeniden kurmuş olan Varlıktır. Sonsuz vardır, ve ilk dolaysız Varlıktan daha yeğin anlamda vardır; gerçek Varlıktır, engelin üzerine yükseliştir. Anlık ışıldamaya başlar, onda tin yalnızca soyut olarak kendi ile birlikte kalmaz, ama kendini kendisine, düşüncesinin, evrenselliğinin, özgürlüğünün ışığına yükseltir. Sonsuzun Kavramı için ortaya ilk olarak çıkan şey belirli-Varlığın kendinde-Varlığında kendini sonlu olarak belirlemesi ve engelin ötesine geçmesidir. Sonlunun doğasının kendisi, kendi ötesine geçmek, olumsuzlamasını olumsuzlamak ve sonsuz olmaktır. Sonsuz böylelikle Sonlunun üzerinde kendi için hazır bir şey olarak durmaz, öyle ki Sonlu onun dışında ya da altında kalıcılığını taşısın ve sürdürsün. Ne de yalnızca öznel bir us olarak bizim Sonlunun ötesine Sonsuza geçmemiz söz konusudur. Örneğin Sonsuzun us-kavramı olduğu ve us yoluyla zamansalın üzerine yükseldiğimiz söylendiği zaman bunun ona dışsal kalan o yükselme ile hiçbir ilgisi olmayan Sonlunun ondan herhangi bir zarar görmeden yer alması gibi. Ama Sonlunun kendisinin Sonsuza yükseltildiği düzeye dek, bunu ona yapan hiçbir biçimde ona yabancı bir güç değildir; tersine, engel olarak - hem genelde engel hem de Gerek biçimindeki engel olarak - kendi ile bağıntılı olmak ve onun ötesine geçmek ya da daha doğrusu kendi-ile-bağıntı olarak engeli olumsuzlamış ve onun ötesinde olmak onun doğasıdır. Genel olarak Sonsuzluk genel olarak Sonluluğun ortadan kalkmasında oluşmaz; tersine, Sonlu yalnızca doğası yoluyla kendisi Sonsuz olmaktır. Sonsuzluk onun olumlu belirlenimidir, gerçekte kendinde olduğu şeydir. Böylece Sonlu Sonsuzda yitmiştir, ve var olan yalnızca Sonsuzdur.
_Sonsuz vardır; bu dolaysızlıkta aynı zamanda bir başkasının, Sonlunun olumsuzlanmasıdır.
_Sonluluk engel olarak koyulmuş engeldir; belirli-Varlıktır ki, kendinde-Varlığına geçme, sonsuz olma belirlenimi ile koyulmuştur. Sonsuzluk Sonlunun Yokluğu, onun kendinde-Varlığı ve Gereğidir, ama bu aynı zamanda kendi içine yansımış, yerine getirilmiş Gerek olarak, yalnızca kendi ile bağıntılı, bütünüyle olumlu Varlıktır.
_Sonlunun bu olumsuzlaması olarak kendinde-Varlık belirli ve böylece olumsuzlamanın olumsuzlaması olarak kendi içinde olumludur.
_Sonsuz belirsiz boşluktur. Sonsuz kötü-Sonsuz olarak, Anlak Sonsuzu olarak adlandırılacaktır ki, bu onun için en yüksek gerçeklik, saltık gerçeklik olarak geçerlidir; Anlak onları böyle uzlaştırarak gerçekliğe erişmiş olduğu sanısı ile doyum bulsa da, uzlaştırılmamış, çözülmemiş, saltık çelişki içine düştüğünün bilincini kazanabilir, ve bunu bu kategorilerinin uygulamasına ve açımlamasına yöneldiği zaman her yanda içine düştüğü çelişkileri görerek yapabilir.
_İki belirlilik vardır; iki dünya vardır ki, biri sonsuz, öteki sonludur ve bağıntılarında Sonsuz yalnızca Sonlunun Sınındır ve böylelikle yalnızca belirli, kendisi sonlu bir Sonsuzdur.
_Sonsuz, Sonluya karşı belirliliği olarak yalnızca ilk, dolaysız olumsuzlamayı taşır, tıpkı Sonlunun o olumsuzlamaya karşı olumsuzlanmış bir şey olarak yalnızca bir başkasının imlemini taşıması ve buna göre henüz Bir şey olması gibi. Böylelikle kendini bu sonlu dünyanın üzerine yükselten Anlak kendi en yüksek varlığına, Sonsuza çıktığı zaman, onun için bu sonlu dünya bir bu-yan olarak kalmayı sürdürür, öyle ki Sonsuz yalnızca Sonlunun ötesine koyulur, ondan ayırılır ve tam olarak bu yolla Sonlu Sonsuzdan ayınlır, - ikisi değişik yerlere koyulur: Sonlu bu-yandaki belirli-Varlık olarak, Sonsuz ise, Sonlunun Kendindesi olmasına karşın, gene de bir öte yan olarak erişilmesi olanaksız karanlık bir uzağa koyulur ki, dışansında Sonlu bulunur ve bulunmayı sürdürür. Böyle ayırıldıklarında eşit ölçüde özsel olarak onları ayıran olumsuzlama yoluyla birbirleri ile bağıntılıdırlar. Kendi içlerine yansımış Bir şeyler olarak onları bağıntılayan bu olumsuzlama karşılıklı olarak birinin ötekine karşı Sınırıdır, ama olumsuzlama onların kendindeVarlığıdır, böylece her biri Sınırı kendisinde kendi için, başkasından ayrılığı içinde taşır.
_Sonsuzun kendisi yalnızca olumsuzlama dolayısıyla, olumsuzlamanın olumsuzlaması olarak, olumlu Varlıkta sonuçlanır, ve bu olumlaması, yalnızca yalın, nitel Varlık olarak alındığında, onda kapsanan olumsuzlama yalın dolaysız olumsuzlamaya ve böylelikle belirliliğe ve Sınıra indirgenir ki, bu sonra benzer olarak Sonsuzun kendinde-Varlığı ile çelişki içinde ondan dışlanmış olarak, ona ait olmayan, tersine onun kendinde-Varlığına karşıt bir şey olarak, Sonlu olarak koyulur. Böylece her biri kendi içinde ve kendi belirleniminden kendi başkasının koyulması olduğu için, ayrılmazdırlar. Ama bu birlikleri nitel başkalıklarında gizlidir, yalnızca temelde yatan içsel birliktir.
_Sınırın kendisi yalnızca ortadan kaldırılması ya da ötesine geçilmesi gereken türde bir şeydir. Böylelikle yine boşluk, Yokluk doğmuştur ki, onda benzer olarak o belirlilik ile, yeni bir Sınır ile karşılaşılır - ve bu Sonsuza dek böyle gider.
_Önümüzde Sonlunun ve Sonsuzun almaşık(sıra ile) belirlenişi bulunur; Sonlu yalnızca Gerek ile ya da Sonsuz ile bağıntı içinde sonlu, ve Sonsuz yalnızca Sonlu ile bağıntı içinde sonsuzdur. Ayrılmazdırlar ve aynı zamanda birbirlerine karşı saltık olarak başkalandırlar; her biri kendi başkasını kendisinde taşır; böylece her biri kendisinin ve kendi başkasının birliğidir ve belirliliğinde belirli-Varlıktır, kendisinin olduğu ve kendi başkasının olduğu değildir.
_Bu kendi kendisini ve olumsuzlanmasını olumsuzlayan almaşık belirlenim Sonsuza ilerleme olarak ortaya çıkan ve birçok şekilde ve uygulamada bir en son olarak geçerli sayılan şeydir ki, düşünce bundan böyle onun ötesine geçmez, ve "ve bu sonsuza kadar büyle sürer" anlatımına geldiğinde genellikle hedefine erişmiştir. Bu ilerleme ayrılmaz birlik içinde olmalarına karşın gene de her birine ötekine karşı kendine-bağımlı bir belirli-Varlığın yüklendiği her yerde ortaya çıkar. Bu süreç buna göre bir çelişkidir ki, çözülmez, ama her zaman yalnızca bulunduğu bildirilir
_Sonlu Sonsuzun kendisinde onun başkası olarak yeniden ortaya çıkar, çünkü bu Sonsuz yalnızca kendi başkası olarak Sonlu ile bağıntı içinde vardır. Sonsuza ilerleme buna göre yalnızca kendini yineleyen tekdüzeliktir, bu Sonlunun ve Sonsuzun bir ve aynı usandırıcı almaşıdır.
_Sonsuz ilerleme, gerçekte Sonlunun ve Sonsuzun birliği olarak koyulmuş olur. Deyim yerindeyse sonsuz ilerlemenin güdülendiricisidir.
_Sonsuz, erişilemez bir öte-yanın sağlam belirleniminidir - erişilemez bir öte yan, çünkü erişilmemesi gerekir, çünkü öte-yanın, var olan olumsuzlamanın belirliliği bırakılmaz. Sonsuz bu belirlenime göre Sonluyu bir bu-yan olarak karşısına alır ki, bu da benzer olarak kendini Sonsuza yükseltemez, çünkü bir başkasının bu belirlenimini, böylelikle bitimsiz bir şeyin, kendini kendi öte-yanında yeniden ve hiç kuşkusuz o öte-yandan ayrı olarak üreten belirli-Varlığın belirleniminidır.
_Olumlu Sonsuzluk_
_Birinden ötekine ve sonra yine geriye gidip geliş, Kavramın dış olgusallaşmasını oluşturur. Biri öteki olmaksızın, Sonsuz Sonlu ve Sonlu Sonsuz olmaksızın kavranamaz.
_Sonsuzun ne olduğu, yani Sonlunun olumsuzlanması olduğu söylendiğinde, Sonlunun kendisi de birlikte söylenir; Sonsuzun belirlenimi ondan yoksun olamaz.
_Yalnızca iki Sonlu bulunur. Sonsuzun Sonluluğu, öyleyse Sonlu ile birliği tam olarak Sonludan ayınlmasında, böylelikle tek-yanlı bir şey olarak saptanmasında yatar.
_Her birinin kendisi, kendi içinde ikisinin birliğidir. 109
_Kendi-İçin-Varlık_
_Kendi-için-Varlık, sonsuz Varlıktır. Başlangıcın Varlığı belirlenimsizdir. Kendi-için Varlıkta, Varlık ve belirlilik ya da Olumsuzlama arasındaki ayrım koyulur ve eşitlenir; Nitelik, Başkalık, Sınır, tıpkı Olgusallık, kendinde-Varlık, Gerek vb. gibi, Olumsuzlamanın Varlıktaki tamamlanmamış anlatımlarıdır.
_Kendi-için-Varlık ilk olarak dolaysızca kendi-için-var-olandır, - Bir. İkinci olarak Bir Birlerin Çoğulluğuna geçer, - İtme; ve Birlerin bu başkalığı onların idealliklerinde ortadan kalkar, - Çekme.
_Bir şeyin başkalığı, başkası ile bağıntıyı ve ortaklığı ortadan kaldırdığı, onları geri ittiği, onları soyutladığı düzeye dek 'kendi için' olduğunu söyleriz. Başkası onda yalnızca ortadan kaldırılmış bir şey olarak, onun kıpısı olarak bulunur; kendi-için-Varlık öyle bir yolda Sınırın, Başkalığının ötesine geçmekten oluşur ki, kendi-için Varlık bu olumsuzlama olarak sonsuz kendi içine geri dönüştür. - Bilinç, giderek böyle olarak bile, kendinde kendi-için-Varlık belirlenimini kapsar, çünkü duyumsadığı, sezdiği vb. bir nesneyi tasarımlar, nesnenin içeriğini kendi içinde taşır ve nesne bu kipte ideal bir şey olarak bulunur; sezme ediminin kendisinde, genel olarak olumsuzu ile, başkası ile karışmasında bilinç kendi kendisindedir.
_Öz-bilinç tamamlanmış ve koyulmuş olarak kendi-için-Varlıktır; bir başkası ile, dış bir nesne ile o bağıntı yanı uzaklaştırılmıştır. Öz-bilinç böylece Sonsuzluğun bulunuşunun en yakın örneğidir -bir Sonsuzluk ki, hiç kuşkusuz bütünüyle soyuttur, ve gene de aynı zamanda genel olarak kendi-için-Varlıktan bütünüyle başka somut bir belirlenimdir, çünkü bu sonuncunun Sonsuzluğu henüz bütünüyle yalnızca nitel bir belirlilik taşır.
_Kendi-için-Varlık, yalın Varlığa çökmüş Sonsuzluktur; belirli-Varlıktır, ama ancak olumsuzlamanın olumsuzlaması olan Sonsuzluğun olumsuz doğasının bundan böyle Varlığın dolaysızlığının koyulmuş biçiminde, yalnızca genelde olumsuzlama olarak, yalın nitel belirlilik olarak bulunduğu düzeye dek. Belirlilik ki genel olarak belirli-Varlıkta bir başkası ve başkası-için-Varlıktır, kendi-için-Varlığın sonsuz birliğine geri bükülür, ve belirli-Varlık kıpısı kendi-için-Varlıkta Bir-için-Varlık olarak bulunur.
_Leibniz 'in Monadı_
_Leibniz'in idealizmi, soyut Kavramın sınırının daha içerisinde yatar. - Leibniz'in tasarımlayan varlığı, Monad, özsel olarak ideal bir şeydir. Tasarımlama bir kendi-için-Varlıktır ki, onda belirlilikler Sınırlar değil ve böylelikle bir belirli-Varlık da değil, ama yalnızca kıpılardır. Tasarımlama da hiç kuşkusuz benzer olarak daha somut bir belirlenimdir, ama burada idealitenin imleminden daha öte bir imlemi yoktur; çünkü Leibniz'in durumunda genel olarak bilinçsiz olan bile tasarımlayan, algılayan bir şeydir. Bu dizgede öyleyse başkalık ortadan kaldırılır; tin ve beden ya da genel olarak monadlar birbirleri için birer başkası değildirler, birbirlerini sınırlamaz, birbirleri üzerinde hiçbir etkide bulunmazlar; genel olarak bir belirli-Varlığı temel alan tüm ilişkiler yitip gider. Çokluluk yalnızca ideal ve içseldir, monad onda yalnızca kendi ile bağıntılı kalır, başkalaşımlar monadın içerisinde gelişir ve onun başkaları ile bağıntıları değildirler. Olgusal belirlenime göre monadlann birbirleri ile belirli ve var olan bağıntıları olarak alınan şey bağımsız, yalnızca eşzamanlı bir Oluştur ki, her birinin kendi-için-Varlığında kapalıdır.
_Kant ve Fichte'nin idealizmleri gibi daha başka idealizmler Gereğin ya da sonsuz İlerlemenin ötesine geçmez ve belirli-Varlık ve kendiiçin-Varlık ikiciliğinde kalır.
_Birlerin her biri yalnızca kendi içindir, başkalarının belirli-Varlığına ve kendi-için Varlığına karşı ilgisizdir, ya da genel olarak Bir için hiçbir başkası yoktur. Monad kendi için bütünüyle kapalı evrendir; başkalarından hiç birine gereksinmez; ama kendi tasarımlama ediminde taşıdığı bu iç çokluluk onun kendi için var olma belirleniminde hiçbir şeyi değiştirmez. Leibniz'in idealizmi çoğulluğu dolaysızca verili bir çoğulluk olarak alır ve onu monadların bir itmesi olarak kavramaz; buna göre çoğulluğu yalnızca soyut dışsallık yanına göre alır. Atomizmde ideallik Kavramı yoktur; Biri kendisinde kendi-için-Varlık ve onun-için-Varlık kıpılarını kapsayan ve öyleyse ideal bir şey olarak kavramaz; onu yalnızca yalın, kuru kendi-için-var-olan bir şey olarak alır.
_Atomizm_
_Buna göre şeylerin özü Atom ve Boşluktur. Yalın Bir ve Boşluk belirliliğini tüm şeylerin ilkesi yapan bu soyutlama dünyanın sonsuz karmaşasını bu yalın karşıtlığa indirgemede ve birinciyi ikinciden bilme yürekliliğini göstermede ne denli yüksek olsa da, tasarımsal derin-düşünce için burada Atomları ve yanlarında Boşluğu tasarımlamak da eşit ölçüde kolaydır. Boşluk, devimin kaynağı olarak kabul edilmiştir. Böyle bir anlayışta Boşluk devimin zemini değil, ama yalnızca var sayımı ya da koşulu olacaktır. Boşluğun, devimin zeminini oluşturduğu görüşü genel olarak Olumsuzda Oluşun, öz-devimin dinginliksizliğinin zemini yattığı biçimindeki daha derin düşünceyi kapsar.
_Ama başka bakımlardan eskilerin Atomların şekli, konumu, devimlerinin yönü üzerine daha öte belirlenimleri oldukça keyfi ve dışsaldır ve
Atomun temel belirlenimi ile doğrudan çelişki içinde durur. Molekülleri ile, parçacıktan ile fizik Atomdan, bu en yüksek dışsallık ve böylelikle en yüksek Kavramsızlık ilkesinden tıpkı bireylerin tekil istencinden başlayan Devlet kuramı gibi sıkıntı çeker.
___
_Bir_
_Kendi-için-Varlık, bu yolda Bir ve Boşluk olarak belirlendiği için, yine bir belirli-Varlık kazanmıştır. Bir ve Boşluk kendi ile olumsuz bağıntıyı ortak, yalın temelleri olarak taşırlar. Kendi-için-Varlığın kıpıları bu birlikten ortaya çıkar. (Kendi düşüncem : Kendi için varlık = atom, bir = proton, Boşluk = nötron ve birleşimden kendi için varlık oluşuyor ve sonsuza kadar devam ediyor çünkü her şey karşıtıyla var ve etki tepki olarak oluşuyorlar.)
_Kendi-için-varlık kendi kendisinin ve kıpısının, Bir-için-Varlığın yalın birliğidir. Kendi-için-Varlık böylece kendi-için-var-olan Bir şeydir ve, bu dolaysızlıkta iç anlamı yittiği için, kendi kendisinin bütünüyle soyut Sınırıdır.
_Bir kendi-için-Varlığın kendi ile yalın bağıtısıdır ki, onda kıpıları kendi içlerine çökmüşlerdir ve buna göre kıpıları şimdi belirli olarak var olurlar.
_Kendi-için-Varlık Varlığın ve belirli-Varlığın başkası ile bağıntının ve kendi ile bağıntının saltık birleşmesi olarak Birde koyulmuş birliğidir.
_Bir, kendinde yalnızca vardır; hiçbir başkalaşıma yetenekli değildir; başkakasamazdır. Belirsizdir, belirsizliği belirliliktir. Saltık belirlenmişliktir; koyulmuş kendi içinde-Varlıktır. Kendini-belirlemenin bu kıpılanna göre gideceği hiçbir başkası yoktur, ve kendi içine geri döner. Yokluk Birdeki Yokluk olarak koyulur, Boşluk olarak Yokluktur. - Boşluk böylece dolaysızlığı içindeki Birin Niteliğidir.
_(Boşluk) : Bir olumsuzlamanın kendi ile soyut bağıntısı olarak Boşluktur. Ama Yokluk olarak Boşluk yalın dolaysızlıktan, Birin olumlu da olan Varlığından saltık olarak ayrıdır, ve tek bir bağıntı, yani Birin kendisinin bağıntısı içinde durduktan için, türlülükleri koyulur; ama var olandan ayrı olmakla Boşluk olarak Yokluk var olan Birin dışındadır.
_Bir ve Boşluk_
_Bir ve Boşluk en yakın belirli-Varlığı içindeki kendi-için-Varlığı oluşturur. Bu kıpılardan her biri belirlenimi olarak olumsuzlamayı alır ve aynı zamanda bir belirli-Varlık olarak koyulur. Bir Varlık belirleniminde olumsuzlama, Boşluk olumsuz-Varlık belirleniminde olumsuzlamadır. Birin kendi-için Varlığı gene de özsel olarak belirli-Varlığın ve başkasının idealliğidir.
_Ama aslında bu hiçbir biçimde bir Oluş değildir; çünkü Oluş Varlıktan Yokluğa bir geçiştir; öte yandan, Bir, yalnızca Bir olur. Bir, bağıntılı olan, olumsuzu bağıntı olarak kapsar, öyleyse onu kendi içinde taşır. Oluş yerine öyleyse ilk olarak Birin kendi içkin bağıntısı bulunur; ve ikinci olarak, bağıntı olumsuz olduğu ve Bir aynı zamanda var olduğu için, Bir kendini kendinden iter. Birin kendi ile olumsuz bağıntısı İtmedir. Bu itme böylece birçok Birin koyulması, ama Birin kendisi yoluyla koyulması olarak, Birin kendisinin kendi-dışına-çıkmasıdır. Bir çoğun Oluşu ya da Bir çoğun üretilme-süreci koyulma-süreci olarak dolaysızca yiter; üretilenler Birlerdir, başkası için değildirler, ama sonsuz olarak kendileri ile bağıntılıdırlar. Bir yalnızca kendini kendinden iter, öyleyse oluşmaz, ama daha şimdiden vardır; itilen olarak tasarımlanan şey benzer olarak bir Birdir, var olan bir şeydir.
_Kant 'ın, Özdeği Çekme ve İtme Kuvvetlerinden Yapılaştırması, fizik için felsefi bir başlangıç ve temel olarak görülmüş ve ötesine geçilmemiştir. İtme, Özdek Kavramında hemen düşünülür, çünkü onda dolaysızca verilidir; buna karşı Çekme ise Kavrama tasımlar yoluyla eklenir. Kant, Çekim-Kuvvetini içe yatkın bir Kuvvet olarak belirler ki, onun yoluyla bir özdek bir başkasının parçaları üzerinde değme noktasının ötesinde bile dolaysızca etkide bulunabilir; buna karşı İtme-Kuweti bir yüzey Kuvveti olarak belirlenir ve onun yoluyla özdekler yalnızca ortak değme yüzeyinde birbirleri üzerine etkiyebilirler.
_Kant, Çekme-Kuvveti yoluyla özdeğin bir uzayı yalnızca kapladığı, ama onu doldurmadığı belirlenimini kabul eder (aynı yer) ; özdek Çekme-Kuvveti yoluyla uzayı doldurmadığı için, bu kuvvet boş uzay boyunca etkide bulunabilir, çünkü araya girebilecek hiçbir özdek ona sınır koyamaz
_Eğer İtme yoluyla özdek, bir uzay dolduracaksa, sonuçta Çekme-Kuvvetinin bıraktığı uzay onun yoluyla yiter. Gerçekte İtme boş uzayı ortadan kaldırmada atomların ya da Birlerin olumsuz bağıntısını, İtmelerini de ortadan kaldırır; İtme kendi kendisinin karşıtı olarak belirlenir.
_Yalnızca kendisi değil, ama belirlenimlerinde de yalnızca deneyime ait görünen bir nesnenin bu metafiziksel açımlaması dikkate değerdir.
_Fizik, bir cismin parçalanması vb. için bir Kuvvet ister ki, bu cismin parçalarının karşılıklı Çekiminden daha güçlü olacaktır.
******
_KANT_
_Hegel : Anımsatmam gerek ki, bu çalışmada Kant felsefesine sık sık göndermede bulunmamın nedeni (ki bu birçoklarına gereksiz görünebilir) bu felsefenin modern Alman felsefesinin temelini ve başlangıç noktasını oluşturmuş olması ve bu değerinin ona yüklenebilecek hiçbir şeyden zarar görmeden kalmasıdır. Aramızda en yaygın olan felsefecilikte Kant'ın Usun hiçbir gerçek içeriği bilemeyeceği ve saltık gerçeklik açısından inanca yöneltilmesi gerektiği gibi sonuçlarının ötesine geçilmez. Kant felsefesi böylece kendini her şeyin daha şimdiden tanıtlanmıs ve tamamlanmış olduğu kanısı ile rahatlatan düşünme tembelliği için bir yastık olarak hizmet eder. Buna göre bilgi için ve böyle verimsiz ve kuru bir rahatlıkta…
_Kant 'ın, Özdeği Çekme ve İtme Kuvvetlerinden Yapılaştırması_
_Özdeğin kendi içinde Kuvvetler taşıdığı söylendiğinde bu birlikleri ile öyle bir bağlantı anlaşılır ki, onda aynı zamanda kendi içlerinde birbirlerinden özgür olarak var oldukları var sayılır.
_Bu yapılaştırmayı daha yakından incelemek yararsız olmayacaktır. Yalnızca kendisi değil, ama belirlenimlerinde de yalnızca deneyime ait görünen bir nesnenin bu metafiziksel açımlaması dikkate değerdir, çünkü bir yandan Kavramın bir sınaması olarak en azından daha yeni doğa felsefesine - Doğayı bilimin temeli yapmayan, ama onun belirlenimlerini saltık Kavramdan türeten felsefeye - bir dürtü vermiştir; öte yandan birçok durumda Kant'ın o yapıllaştırması fizik için felsefi bir başlangıç ve temel olarak görülmüş ve ötesine geçilmemiştir.
_Kant'ın yöntemi temelde analitiktir, yapılaştırıcı değil. Özdek, var saydığı belirlenimleri sürdürmek için hangi Kuvvetlerin gerekli olduğunu sorar. Böylece bir yandan Çekme-Kuvvetini ister, çünkü Çekme olmaksızın yalnızca İtme yoluyla aslında hiçbir Özdek belirli olarak var olamaz. Öte yandan İtmeyi de benzer olarak Özdekten türetir. Dahası, buna göre İtme, Özdek Kavramında hemen düşünülür, çünkü onda dolaysızca verilidir; buna karşı Çekme ise Kavrama tasımlar yoluyla eklenir. Bu, açıktır ki, deneyim üzerine düşünen bilginin yöntemidir, öyle ki bu bilgi ilkin görüngüde belirlenimler algılar, sonra bunları temele koyar ve bunların sözde açıklaması için karşılık düşen temel-gereci ya da Kuvvetleri varsayar ki, görüngünün o belirlenimlerini üretmeleri gerekir.
_Güçlüğü oluşturan ve bu boş gerekçeye neden olan şey Kant'ın Özdek Kavramına daha başından tek-yanlı olarak yalnızca dokunma duyusu yoluyla algılamamız gereken içine-işlenemezlik belirlenimini yüklemesi, bu nedenle bir başkasının kendi uzağında tutulması olarak İtme-Kuvvetinin dolaysızca verili olmasıdır.
_Hiç kuşkusuz Özdeğin başkası-için-Varlığı (direnç göstereni) ortadan kaldıran kendi-için-Varlığının dışında, ayrıca kendileri-için-var-olan parçaların birbirleri ile bir bağıntısını, uzaysal bir uzamı ve iç-tutunmayı da taşıdığı, katılıkta, sağlamlıkta çok sağlam bir iç-tutunmasının olduğu da pekala algılanabilir. Açıklayıcı fizik bir cismin parçalanması vb. için bir Kuvvet ister ki, bu cismin parçalarının karşılıklı Çekiminden daha güçlü olacaktır. Derin-düşünce bu algıdan tıpkı İtme-Kuvveti durumunda yaptığı gibi yine dolaysızca Çekme-Kuvvetini türetebilir ya da onu verili olarak alabilir.
_Bilginin bu dışsallığı devimin her zaman özdekte daha şimdiden dışsal olarak bulunduğunu var sayar ve onu içsel bir şey olarak görmeyi ve devimin kendisini özdekte kavramayı düşünmez ki bu sonuncusu tam bu nedenle kendi için devimsiz olarak ve süredurumlu olarak kabul edilir. Bu duruş noktasının önünde yalnızca sıradan mekanik bulunur, içkin ve özgür devim değil.
_Kant, Çekim-Kuvvetini içe yatkın bir Kuvvet olarak belirler ki, onun yoluyla bir özdek bir başkasının parçaları üzerinde değme noktasının ötesinde bile dolaysızca etkide bulunabilir; buna karşı İtme-Kuweti bir yüzey Kuvveti olarak belirlenir ve onun yoluyla özdekler yalnızca ortak değme yüzeyinde birbirleri üzerine etkiyebilirler.
_3 Atom_
_Bir atomun bir başkası üzerinde etkide bulunmasına karşın, daha uzak bir üçüncüsü, ki onunla ilk çeken atom arasında başka atom bulunacaktır, ilkin ona daha yakın olan aradaki atomun çekim alanına girecek, ve öyleyse birincisi üçüncü üzerinde dolaysız, yalın bir etki uygulamayacaktır; buradan Çekme-Kuvveti için de İtme-Kuvveti için olduğu gibi dolaylı bir etki doğacaktır; dahası, Çekme-Kuvvetinin gerçek yayılması zorunlu olarak özdeğin tüm parçalarının kendilerinde ve kendileri için çekici olmalarından oluşabilir, belli bir sayıda atomun edilgin ve yalnızca bir atomun etkin olarak davranmasından değil. Ama İtme-Kuvvetinin kendisi açısından hemen belirtmek gerek ki, sözü edilen pasajda birbirlerine değen parçalar ve öyleyse tamamlanmış bir özdeğin sağlamlığı ve sürekliliği bulunur ki, içinden bir itme kuvvetinin geçmesine izin vermeyecektir. Ama bundan böyle parçalan birbirine değen ve boşluk yoluyla birbirinden ayrılmayan özdeğin bu sağlamlığı daha şimdiden İtme-Kuvvetinin ortadan kaldırılmışlığını var sayar; birbirlerine değen parçalar burada egemen olan duyusal İtme tasarımına göre birbirlerini itmeyen parçalar olarak alınırlar. Değen parçaların birbirlerine yalnızca henüz kendilerini birbirlerinin dışında tuttukları düzeye dek değdikleri üzerine düşünülürse, bu tam olarak İtme-Kuvvetinin yalnızca özdeğin yüzeyinde değil, ama yalnızca Çekim alanı olması gereken alanın içerisinde olduğu vargısına götürür. Kant bundan sonra Çekme-Kuvveti yoluyla özdeğin bir uzayı yalnızca kapladığı, ama onu doldurmadığı belirlenimini kabul eder (aynı yer) ; özdek Çekme-Kuvveti yoluyla uzayı doldurmadığı için, bu kuvvet boş uzay boyunca etkide bulunabilir, çünkü araya girebilecek hiçbir özdek ona sınır koyamaz.
_İtme vardır ki, onun yoluyla Birler kendilerini birbirlerinden uzak tutarlar; boş uzay yoluyla. Burada uzayı boş tutan şey Çekme-Kuvvetidir; uzayı atomlar arasındaki bağıntısı yoluyla doldurmaz, atomları birbirleri ile olumsuz bir bağıntı içinde tutar.
_Burada Kant'ın bilinçsizce olgunun doğasında yatan şeyi yerine getirdiğini, Çekme-Kuvvetine tam olarak ilk belirlenime göre karşıt kuvvete yüklediği şeyi yüklediğini görürüz. O iki kuvvetin ayrımının saptanması işi ile uğraşırken, biri ötekine geçiyordu. Böylece öte yandan, eğer İtme yoluyla özdek, bir uzay dolduracaksa, sonuçta Çekme-Kuvvetinin bıraktığı uzay onun yoluyla yiter. Gerçekte İtme boş uzayı ortadan kaldırmada atomların ya da Birlerin olumsuz bağıntısını, İtmelerini de ortadan kaldırır; İtme kendi kendisinin karşıtı olarak belirlenir.
_Kant'ın karşıt kuvvetleri açımlamasının analitik olmasından doğan karışıklık da eklenir; ve ilkin öğelerinden türetilmesi gereken özdek bütün bir söylem boyunca daha şimdiden hazır ve yapılandırılmış olarak sunulur.
_Kant'ın Uzay, Zamaan ve Özdeğin Bölünemezliği ve Sonsuz Bölünebilirliği Antinomisi_ 145
_Uzay, zaman, özdek’in sonsuz bölünebilirliği çatışkısı ya da antinomisi Kesikliliğin ve Sürekliliğin bu yalın birliği olarak Niceliğin doğasından gelir.
_ Kant'ın bu antinomileri her zaman Eleştirel Felsefenin önemli bir bölümü olarak kalacaklardır; eski Metafiziğin devrilmesine yol açan başlıca etmeni oluştururlar ve daha yakın zamanların felsefesine başlıca geçiş olarak görülebilirler, çünkü özellikle sonluluk kategorilerinin içerikleri açısından birer hiç oldukları kanısının doğmasına yardımcı olmuşlardır; bu eski metafizik bir öznel idealizmin biçimsel yolundan daha doğru bir yoldur, çünkü bu idealizme göre o kategorilerin eksiklikleri kendilerinde ne olduklarına değil, ama yalnızca öznel olmalarına bağlı olmalıdır. Ama bu açımlama büyük değerine karşın çok eksiktir; bir yandan kendi içinde engellenmiş ve dolaşıktır, öte yandan bilginin sonlu kategorilerden başka hiçbir düşünce biçiminin olmadığını var sayan sonucu açısından çarpıktır. - Her iki bakımdan da bu antinomiler duruş noktalarını olduğu gibi yöntemlerini de daha yakından aydınlatacak, ve her şeyin çevresinde döndüğü başlıca noktayı ona dayatılan yararsız biçimden kurtaracak daha sağın bir eleştiriyi hak ederler.
_İlk olarak Kant'ın dört evrenbilimsel antinomisine kategorilerin şeması dediği şeyden aldığı bölümleme ilkesi yoluyla bir tamamlanmışlık görünüşü vermeyi istediğini belirtmem gerekir. Ama usun antinomik ya da daha doğrusu diyalektik doğası üzerine daha derin bir içgörü genel olarak her Kavramı karşıt kıpıların birliği olarak gösterir ki, dolayısıyla tümüne de antinomik önesürümler biçimi verilebilir. Oluş, belirli-Varlık vb. ve başka her Kavram kendi tikel antinomisini verebilir ve dolayısıyla ne kadar Kavram varsa o kadar çok antinomi kurulabilir.
_Kant antinomileri, Kavramların kendilerinde değil, ama evren bilimsel belirlenimlerin daha şimdinden somut olan biçiminde ele almıştır. Antinomiyi arı olarak alabilmek ve yalın Kavramı içinde irdeleyebilmek için gerekli olan şey düşünce-belirlenimlerini evren, uzay, zaman, özdek vb. tasarımlarına uygulanmış ve onlarla karışmış olarak değil, ama o belirlenimler üzerinde hiçbir gücü ve etkisi olmayan bu somut gereç olmaksızın almaktı, çünkü antinomilerin özünü ve zeminini yalnızca o belirlenimler oluşturur.
_Kant, antinomilerin sofistik uydurmalar olmadıklarını, ama (Kant'ın anlatımı ile) usun zorunlu olarak çatması gereken çelişkiler olduklarını belirtir, ki önemli bir görüştür. - "Us antinomilerin doğal zeminini gördüğü zaman bundan böyle onların görünüşü tarafından ayartılmasa da, her zaman onlar tarafından aldatılacaktır" . Başka bir deyişle, algı dünyasının sözde aşkınsal idealliği yoluyla elde edilen eleştirel çözümün sözde çatışmayı öznel bir şey yapmaktan başka hiçbir sonucu yoktur - bir sonuç ki, onda yanılsama hiç kuşkusuz her zaman aynı yanılsama olarak, önceki gibi çözümsüz olarak kalır. Çatışmanın gerçek çözümü ancak bir ve aynı Kavram için zorunlu olan iki karşıt belirlenimin tek-yanlılıkları içinde ve her biri kendi başına alındığında geçerli olamayacaklarının, ama gerçekliklerini yalnızca ortadan kaldırılmışlıklarında, yalnızca Kavramlarının birliğinde taşıdıklarının anlaşılmasından oluşabilir.
_Kant'ın antinomileri, daha yakından irdelendiğinde, bir belirlenimin her biri ötekinden yalıtılmış olarak kendi için alınan iki karşıt kıpısının bütünüyle yalın kategorik öne sürümünden başka hiçbir şey kapsamaz. Ama orada bu yalın kategorik ya da daha doğrusu assertorik(iddialı) öne sürüm sıradan uslamlamalardan kurulan derme çatma bir çatı ile örtülür ki, bununla bir tanıtlama görünüşü üretilir ve daha yakın bir irdelemenin göstereceği gibi öne sürümün salt assertorik yapısının örtülüp tanınmaz kılınması amaçlanır. Buraya ait olan antinomi özdeğin sözde sonsuz bölünebilirliğini ilgilendirir ve Nicelik Kavramının kendi içinde kapsadığı Süreklilik ve Kesiklilik kıpılannın karşıtlığı üzerine dayanır.
_Antinominin Savı Kant'ın sunuşuna göre şöyledir:"Evrendeki her bir bileşik töz yalın parçalardan oluşur, ve hiçbir yerde yalın olandan ya da onun bileşiği, olandan başka hiçbir şey varolmaz."
_Şimdi, Sav süreklilik yerine yalnızca bileşimden söz ettiği için, aslında doğrudan doğruya analitik ya da totolojik bir önermedir. Bileşiğin kendinde ve kendi için Bir olmaması, tersine yalnızca dışsal olarak birleştirilen bir şey olması ve başkasından oluşması onun dolaysız belirlenimidir. Öyleyse bileşiğin yalından oluştuğunu söylemek totolojiktir.
_Eğer bir şeyin neden oluştuğu sorulursa, birleştirilmesi o bir şeyi oluşturan bir başkasının belirtilmesi istenir. Eğer mürekkep yine mürekkepten oluşturulursa, o zaman onun başkasından oluşmasına ilişkin soru anlamını yitirir ve soru yanıtlanmamış ama yalnızca kendini yinelemiş olur.
_Şimdi Kant'ın Savı tanıtlamasına gelince, bu da Kant'ın geri kalan tüm antinomik önermeleri tanıtlaması gibi apagojik olma dolambacını yapar ki, bütünüyle gereksiz olduğunu gösterecektir.
******************
******************
_Kurgul felsefe (Spekülatif felsefe ):
_Deney ve gözlemlere başvurmadan yapılmaya çalışılan salt düşünsel felsefedir. Metafizik ve onun çeşitli idealist biçimleri bütünüyle kurgul felsefelerdir. Özellikle Alman idealizmi anlayışının ünlü üçlüsü Fichte, Schelling ve Hegel’in felsefeleri de Spekülatif felsefe adıyla anılmaktadır. Felsefe, çağının bilimlerinden daha hızlı gelişmesi ve çağının bilimleriyle doğrulanma imkânından yoksun bulunması yüzünden, yüzyıllar boyunca spekülatif kalmıştır. Metafiziğin doğuşu da bu yüzdendir. Nitekim, doğa bilimlerinin gelişmeye başlaması ve bilimlere karşı genel ilginin gün geçtikçe güçlenmesi metafiziği ve idealizmi çöküşe doğru itmiştir. Çağımız felsefesi tümüyle bilimselleşmiş bulunmaktadır.
_İye - iye olmak:
_Kendinde şey, yaratıcı güç, ilk neden. Türk, Altay ve Tatar mitolojilerinde koruyucu ruh. Nesnelerin içinde var olan, olağanüstü doğasını aktaran gizli güçtür. Onun koruyucusudur. Ayrıca iyiliksever ruhlara verilen isimdir. Türk mitolojisinde pek çok doğa unsurunun özellikle de belirli bir anlamı ve değeri bulunanların mutlaka bir İyesi vardır.
_Jingoizm - Şovenizm : Faşist bir milliyetçilik. Bir ülkenin kendi ulusal çıkarlarını savunmak için barışçıl yöntemler yerine saldırgan bir dış politika tercih etmesi.
_İnakçılık – Dogmatizm : Asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerleri kabul eden, bu bilgilerin mutlak hakikat olduğunu, inceleme, tartışma yahut araştırmaya ihtiyacın olmadığını savunan anlayışa verilen isimdir. Bu tür savlara, öğretilere ve inançlara ise dogma veya nas denir.
_Analitik : Çözümlemek, analiz etmek
_İrrasyonalizm : Aklın gerçeği bütünüyle bilemeyeceğini, bilginin akıl dışı yollarla elde edilebileceğini ileri süren doktrin
_Doğa felsefesi - Doğayı bilimin temeli yapmayan, ama onun belirlenimlerini saltık Kavramdan türeten felsefe
_Teorem (Aksiyom, belit, postulat, koyut) : Mantıksal akıl yürütmeyle kanıtlanan önerme. Bilimsel açıklamadır. Olaylara ve varsayımlara dayanarak mantık yoluyla ispatlanan bir açıklamanın ifade tarzı.
_Dışrak : Gizli kapalı olmayan, açık.
_İtki : Güdü, tici neden
_Eytişimsel – Diyalektik : Aklı doğru kullanmak
_Taler : Roma parası
_Başkalaşma : Değişme, dönüşme
_Özün : Şan
_Dirim : Yaşama gücü. Yaşam _Diri : Canlı, güçlü, zinde _ Dirimlik : Mal mülk,
_Temellendirme : Mantıksal olarak açıklamak ve kanıtlamak veya çürütme.
_Aklama
_Almaşık : Sıra ile, değişe değişe, diziliş. Almaşık kurgu: iki ya da daha fazla kurgusal karakterin veya evrenin tek bir hikâyede yer almasına denmektedir.
_Göz ardı etmek : Gereken önemi vermemek, dikkat etmemek.
_İveğen - Akut : Hızlı başlayan, ani gelişen
_Hermetik : “Gerçeklik madde değildir” söylemi, “madde, enerjinin özel bir şeklidir” diyen modern bilimin kanıtladığı bir kabuldür. Hermetizm, Antik Mısır'da yaşamış bilge Hermesin(thot) öğretisidir.
_Olumsuzlamanın Olumsuzlamasına
_Belirsizliği belirliliktir
_Daha derin bir temel
_Derin-düşünme
_Duyusal tasarımlar
_Bilimin doyumsuzluğu
_Soyut sonsuzluğuk
_İçkin bir plastiklik
_İstek ve istem
_Özbilinçli sezgi
_Kutsalların kutsalı
_Yaratıcılık sürecini başlatan mayalanma zamanı
_Hak tanır yargıçlar.
_Mantık Bilimi, asıl Metafiziği ya da Arı Kurgul Felsefeyi oluşturur.
_Kurgul düşüncenin bu sonucu anlağa saçma gelir.
_Yabancı dillerden kimi sözcüklerin ödünç alınması, felsefenin ülkesinde yurttaşlık haklarını kazanmıştır ve Felsefe buna göre hiçbir özel terminolojiye gereksinmez.
_Kuvvete bağımsızlık kazandıran soyutlama
_Kendisinin verilmesinden önce istenen türde genel bir düşünce verebilmek
_Kantçılık tuzağı : Hegel onunla aynı kurgul tini paylaşan Schiller'in yirmi yılına patlayan aynı Kantçılık tuzağına düşmedi.
_Kafa kanştıncı bir hantallık
_Varlık ve Yokluk arasında, belirli Varlık ve olumsuz Varlık
_Ölü biçimler
*************
*************