Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Komünizmin sona ermesinden bir ya da iki yıl sonra Çeklerle konuştuğum zaman, hepsinin söyleminde, alışkanlık haline gelmiş şu cümle kuruluşunu, bütün anılarının, bütün düşüncelerinin şu zorunlu gerekçesini duyuyorum: “Komünist dehşetten kırk yıl sonra’', ya da “korkunç kırk yıl” ve özellikle: “yitmiş kırk yıl.” Kendisiyle konuştuğum insanlara bakıyorum: Ne göçe zorlanmışlardı, ne hapse atılmışlardı, ne işlerinden kovulmuşlardı, ne de kötü görülmüşlerdi; hepsi, ülkelerinde, evlerinde, işlerinde yaşadılar, tatile çıktılar, dostluklar kurdular, aşkları oldu; “korkunç kırk yıl” deyimiyle, yaşamlarını yalnızca onun siyasal görünümüne indirgiyorlar. Ama geçmiş kırk yılın siyasal tarihini bile, zulüm yüzünden, olduğu gibi kalmış tek bir kitle gibi yaşadılar mı gerçekten? Forman'ın filmlerini seyrettikleri, Hrabal’ın kitaplarını okudukları, konformist olmayan tiyatrolara gittikleri, yüzlerce fıkra anlattıkları ve neşe içinde, iktidarla dalga geçtikleri yılları unuttular mı? Hepsinin kırk korkunç yıldan söz etmelerinin nedeni şu: Çünkü, daha sonra, belleklerinde ya da kafalarında değersizleşmiş ya da dahası, kesin olarak geçersizleşmiş (yitmiş kırk yıl) olan kendi yaşamlarının anısını Orwell’leştirdiler.
··
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.