Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"yoksulluk zulme ben­zer, yoksulluk zulm üretir, bilmez misin Necm? Bana zaferi­min tanımını verdiğinde, son ucu dünyadan zulmü kaldır­mak diyen sen değil misin? Yoksulluğu kaldırmadan zulmü nasıl kaldırırım?” İsmail de bu bağlantıyı şimdi konuşurken kuruyordu, yoksul mahallerinde dolaşırken acıma duygusu­nun yarattığı zihni mesele, şimdi onun kendi göreviyle doğ­rudan ilişkili bir mesele haline gelmişti, devam etti: “Yani şimdi ben bütün dünyanın şehirlerini zapt etsem, bütün dünyanın burçlarına Ehl-i Bcyt’in bayrağını diksem, bu me­sele azalmaz, bunu mu demek istiyorsun Necm?” diye sordu. “Evet," dedi Necm, “tam da bunu söylüyorum. .... .... Yoksulluğun kaynağı biziz İsmail, senin bağlantın­la, zulmün de kaynağı biz oluyonız böylece.” “O kadar uzun boylu değil,” diye itiraz etti İsmail. "Nasıl peki?” diye sordu Necm. "Sen de söyledin ya,” dedi İsmail, “bu işin bir son ucu var, orada düşmanlıklar bitecek, kılıca da, ordulara da gerek kalmayacak.”"Bu,” dedi Necm, “Hazreti Mcvlana’nın denizler ötesi dediği yer. Ama böyle bir yer yok. Buna sen inanıyorsun ama, böyle bir yer hiç olmayacak. Sen zannediyorsun ki, bü­tün dünyaya bayrağını diktiğinde, her yer dikensiz gül bah­çesi olacak, o zaman kılıçları satıp yoksullan doyuracağız. Bu güzel bir masal, İsmail. Ama bir masal, o kadar. Seneler­dir sana bunu anlatmaya çalışıyonım. Bu senin dediğin ol­saydı, dünyaya gerek kalmazdı ki. Kimse zulmetmezdi, kim­se günah işlemezdi, kimse kötü bir şey yapmazdı ve dünya da sınav yeri olmazdı. O zaman dünyaya ne gerek?
Sayfa 197 - OmKitabı okudu
·
85 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.