Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Dicle & Fırat..! (;)
Dicle Nehri, Cizre, Musul-Ninova, Samarra, Ur, Bagdat'ı ziyaret ederek Basra'nın aşağılarında, Fırat Nehri'yle birlikte denize dökülmektedir. Yaklaşık yüz kilometre batımızdan aşagılara doğru akmakta olan Fırat Nehri ise Suriye topraklanndan geçip Babil'e ulaştıktan son­ra Dicle'yle aynı kaderi paylaşmaktadır. Çoğu Diyarbakır'a benzeyen Mezopotamya'nın en önemli şehirleri genellikle bu iki nehrin civarındadır( Ancak bu iki kadim nehrin sosyal, si­yasal, kültürel etkisi, sadece Mezopotamya'yla sınırlı değil, Beyrut'tan Tahran'a kadar tüm Ortadoğu'yu kapsamaktadır. Tüm bölgedeki şehirlerin kaderi, sanki nehirlerle söz birliği etmiş gibi aynı: Diyarbakır, Hama, Humus ve Halep'ten Bağ­dat, Tahran, Isfahan ve Kabil'e kadar öteki şehirlerin de aynasıdır. Diyarbakır'ın makus kaderi, onların da kaderidir.
·
494 görüntüleme
Fırat okurunun profil resmi
"Bu ortak kaderin en belirleyici özelliği, gerçek anlamda renkli, çok kültürlü, çok dilli, çok dinli olmalarına rağmen şehirlerin uzun zamandan beri yoksul düşmüş, tutsak şehir­ler olmasıdır. Kimin tarafından tutsak edilmiş bu şehirler' Totaliter rejimler, anti-demokratik siyasetler, benmerkezci ideolojiler, dinci fanatikler, ultra-milliyetçi generaller, bayağı vatanseverler, sahtekar dava şefleri, mazlumun kurtuluşunu terörde gören faşizan, karanlık hareketler, ucuz siyaset er­bapları ve dini, İmanı para olan tüccarlar tarafından. Bir ger­çeği çok açıklıkla ifade etmek gerekiyor: bu haliyle bölge, bu­gün, tüm dunyanın en karanlık coğrafyasıdır. Bu durumla ilgilı binlerce somut örnek vermek mümkün ama gereksiz; bugün, tüm bölge sanki lanetlenmiş durumda. sanki lanet bölgenin kaderi olmuş. Söz konusu bu tutsaklığın kurbanı sadece gerçek değil; evet , bölgede gerçekler katledilmiş ve yerine yalan, resmi gerçekler geçirilmiş durumda. Ama belkı de bundan daha 33 önemli bir başka kurban var; söz, anlatı, kültür mirası, diya­log. Şehirlerin tutsaklığı. sözü, anlatıyı, tüm dil, din ve uygar­lıkları kapsayan kültür mirasını ve diller, dinler, kültürler arası diyalogu da tutsak etmiş durumda. Söz, anlatı ve diya­loğun beşiği olan bu topraklarda, sözün, anlatının, kültürün ve diyaloğun bu hale gelmesi ise tek kelimeyle korkunç. Gılgamış destanından Nuh'un Tufanı'na, Tevrat'tan Ku­ ran'a kadar insanlık için temel olan tüm söz ve anlatıların membası olan bölge, bugün kendisini ifade edemiyor; bölge­nin bereketli topraklarından doğmuş sözler ve anlatılar, yara­tıcı, evrensel bir yapıt olarak bize ulaşamıyor, dünya edebi­yatını zenginleştiremiyor ve onun ayrılmaz bir parçası olamı­ yor. Bölgeyi ve bölgenın şehirlerini tutsak almış güçler, elbet­ te birbirlerinden çok farklı ama şaşmaz biçimde ortak özel­likleri de var; tahammülsüz ve totaliterdirler, ötekılere karşı kibirli ve mağrurdurlar, ötekinin kendisini serbestçe ifade et­mesini sevmiyorlar.."
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.