"Bu ortak kaderin en belirleyici özelliği, gerçek anlamda renkli, çok kültürlü, çok dilli, çok dinli olmalarına rağmen şehirlerin uzun zamandan beri yoksul düşmüş, tutsak şehirler olmasıdır. Kimin tarafından tutsak edilmiş bu şehirler' Totaliter rejimler, anti-demokratik siyasetler, benmerkezci ideolojiler, dinci fanatikler, ultra-milliyetçi generaller, bayağı vatanseverler, sahtekar dava şefleri, mazlumun kurtuluşunu terörde gören faşizan, karanlık hareketler, ucuz siyaset erbapları ve dini, İmanı para olan tüccarlar tarafından. Bir gerçeği çok açıklıkla ifade etmek gerekiyor: bu haliyle bölge, bugün, tüm dunyanın en karanlık coğrafyasıdır.
Bu durumla ilgilı binlerce somut örnek vermek mümkün ama gereksiz; bugün, tüm bölge sanki lanetlenmiş durumda.
sanki lanet bölgenin kaderi olmuş.
Söz konusu bu tutsaklığın kurbanı sadece gerçek değil;
evet , bölgede gerçekler katledilmiş ve yerine yalan, resmi gerçekler geçirilmiş durumda. Ama belkı de bundan daha 33 önemli bir başka kurban var; söz, anlatı, kültür mirası, diyalog. Şehirlerin tutsaklığı. sözü, anlatıyı, tüm dil, din ve uygarlıkları kapsayan kültür mirasını ve diller, dinler, kültürler arası diyalogu da tutsak etmiş durumda. Söz, anlatı ve diyaloğun beşiği olan bu topraklarda, sözün, anlatının, kültürün ve diyaloğun bu hale gelmesi ise tek kelimeyle korkunç.
Gılgamış destanından Nuh'un Tufanı'na, Tevrat'tan Ku ran'a kadar insanlık için temel olan tüm söz ve anlatıların membası olan bölge, bugün kendisini ifade edemiyor; bölgenin bereketli topraklarından doğmuş sözler ve anlatılar, yaratıcı, evrensel bir yapıt olarak bize ulaşamıyor, dünya edebiyatını zenginleştiremiyor ve onun ayrılmaz bir parçası olamı yor. Bölgeyi ve bölgenın şehirlerini tutsak almış güçler, elbet te birbirlerinden çok farklı ama şaşmaz biçimde ortak özellikleri de var; tahammülsüz ve totaliterdirler, ötekılere karşı kibirli ve mağrurdurlar, ötekinin kendisini serbestçe ifade etmesini sevmiyorlar.."