- asker, çabuk bu kalemin ucunu sivrilt!
Weisz'in kurşun kalemini eline sıkıştırdılar. kalem, Weisz'in cebinde bilyalara çarpmaktan iyice körelmişti. asker, burnunu çekiştirerek kalemi tuttu. yüzü gözü gözyaşları içindeydi, ama hâlâ hazırolda duruyordu. sonra kalemin ucunu sivriltmeye koyuldu. sivriltti, sivriltti. bir yandan da, hıçkırıklarla ağlamanın ardından şimdi artık derin derin iç çekiyordu. bütün acısını, kederini, hıncını o sivriltiği Hardtmuth marka kalemin ucuna taşıdı.