Yalnız, hayretle bildiğim ve gördügüm bir şey var ki, bu söylentilerin hemen hepsi bütün
köylerde, bütün ağızlarda hep birbirinin aynıdır. Sanki muayyen bir siyasetin
propagandacılığını yapan bir radyo istasyonunda bu yalanlar, seri halinde, adeta standardize
edilerek etrafa dağılıyor.
Bu gelenler, öyle düşman ordular filan değilmiş. Avrupa adlı bir Kraliçe'nin bizi çetelerin
elinden kurtarmak için gönderdiği yeşil sarıklı evliyalarmış.
Bu Kraliçe, bizi kurtardıktan sonra İslam olacakmış. Yüreğine öyle doğmuş. Kemal Paşa'nın
ne yazık ki, bundan haberi yokmuş. Çünkü etrafını, birtakım uygunsuz adamlar sarmış;
bunlara mahpus derlermiş. Herbi ipten kazıktan kaçmış, kötü kişi imiş.. Bütün memleketi
haraca kesmişler. Vergiyi, aşarı alır, kendileri yerlermiş.
İşte, şimdi bütün bu musibetlerden kurtulacağımız gün gelmiş. Zaten, yeşil sarıklı evliyalar
ne tüfek kullanırmış, ne top. Bir okuyup üfürdüler mi, önleri dümdüz olup, yürürlermiş.
Bu efsaneler, ortada dönüp dolaşırken, bir de Şeyh Yusuf çıkagelmesin mi? Köyün altı
üstüne geldi. Bütün yürekleri, sıtma nöbetine benzeyen kavurucu bir vecd sardı.