Oysa çoğu sanatkar ve düşünüre baktığımızda müthiş bir teknoloji düşmanlığı görüyoruz; tekerlek öncesi çağda yaşamaya bir özlem var sanki. Halbuki doğa koşullarıyla sürekli cebelleşmekten asıl o zamanlar yaratmaya, düşünmeye fazla vakti yoktu geçmiş insanının. Evet Bilgemiş (Gılgamış) destanı, Homeros'un eserleri gibi tek tük "kişilerin" tek tük yapıtlan var; ama asıl bugün herkesin yaratma, yarattıklarından keyif alma olanağı var. Ortaçağda nüfusun yüzde 90 küsurunu oluşturan köylü ne zaman bir sanat eserinin derinliklerine dalabiliyor, bir müziğin ilahi notalarını keşfedebiliyordu?