Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
-görece- uzun inceleme yazıyorum ki yazım daha bi' okunsun. (=
yanılmıyorsam 2016 yılında bu kitabın kapı yayınları baskısını almıştım. (
Rüyada Terakki
Rüyada Terakki
) geçenlerde 20. yüzyılın ilk çeyreğindeki osmanlı toplumu, dönemin insanları özelinde fikir edinmek için bu kitabı okuyayım dedim ve zamanında aldığım bu kitabı odada bulamadım, bu yüzden kitabın can yayınları baskısını pdfden okudum. (= bu gerekli (!?) açıklamadan sonra kitaba, kitabın yazarına, kitabın içeriğine döneyim. kitabın yazarı olan molla davudzade mustafa nazım erzurumi hakkında fazla bilgi yok. en azından şimdilik. yalnız yazarın 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın ilk çeyreği arasında yaşadığını onun kitaplarından, kitaplarında bahsettiği konulardan anlayabiliyoruz. boyacılık ve boya üretimi hususunda çalışmalar yapan nazım erzuruminin teknolojik gelişmelere duyarlı olduğunu da biliyoruz. yazarın okumuş olduğum rüyada terakki kitabında da bu yukarıda bahsettiğim konular yer yer kendisini gösteriyor. rüyada terakki kitabı nazım erzuruminin 1913 yılında yazmış olduğu bir ütopya kitabı. yazar nazım erzuruminin kitabının basıldığı yıl olan 1913, balkan savaşlarının ve etkilerinin toplumda etkisinin sıcaklığını kaybetmediği zamanlar. nazım erzurumi de balkan savaşlarından ve sonuçlarından oldukça fazla etkilenmiş. öyle ki kitaptaki ana karaktere kendisini yerleştiren yazar balkan savaşlarını, olumsuz etkilerini, bu savaşları osmanlı devletinin kaybetme nedenlerini, devamında yapılması gerekenleri kitapta kendisinin olduğu ana karakter ağzından kendince anlatmış. -spoYlır vermeden romanın içeriğine dair..- balkan savaşları (rumeli kargaşası) hüznü ile düşünme kuvvetine gelen uyuşukluk sebepli baygınlık geçirip gaflet uykusuna dalan rüyada terakki kitabının ana karakteri rüyasında 400 yıl önce yaşayan dedesini görür. romanın ana karakteri 1500lü yıllardaki dedelerinin başarılarından hem övgüyle hem de sitemkar olarak bahseder. balkan savaşı bozgununu yaşayan torununun bu üzgün halinden etkilenen molla davut torunu olan romanın ana karakterinin (nazım erzurumi) ellerini avuçlarının içine alır ve onu 2300lü yılların istanbuluna götürür. (1500lerde yaşayan bir kişinin 1900lerde yaşayan bir kişiyi 2300lü yıllara götürüp ona 2300lü yıllardaki semtte rehberlik yapması, 2300lü yıllardaki yaşamı anlatması ve bunlara 1900lerde yaşayan kişinin şaşırması roman kurgusunda biraz düşüklük gibi görünüyor ama bu bence pek de önemli değil.) kitabın ana karakteri nazım erzuruminin rüyasında dedesi tarafından 2300lü yıllara götürülmesi ile roman tamamen ütopik hale dönüşür ve okuyucusunu kendisine daha bir bağlar. peki dedesi molla davut tarafından 2300lerin istanbuluna götürülen kitabın ana karakteri nazım erzurumi götürüldüğü bu yerde nelerle karşılaşır, nelere şahit olur? biraz da ana başlıklar halinde bunlardan bahsedeyim -maksat yazımı okuyan da kitabı okumak için merak duygusu uyandırmak- : -dedesi tarafından lokantaya yemeğe götürülen nazım erzurumi burada yemek, yemeğin sunumu, sipariş, masanın toplanması, bulaşıklar özelinde birçok teknolojik gelişmeye şahit olur. -nazım erzurumi dedesi ile birlikte uyumak için girdikleri bir mekanda uyku makinelerini görür ve bu makinelerde uyur. -2300lerin istanbulunda denizin üzerine yerleştirilmiş dubalar üzerinde adalara giden trenler vardır. -harem-kumkapı arasında üç katlı köprü vardır. bu köprünün ilk iki katı altından deniz taşıtları geçebilsin diye açılıp kapanma özelliğine sahiptir. -2300lerin istanbulunda bakımını hayvanların yaptığı içinde birçok çeşit çiçek bulunan güzel bahçeler vardır. -2300lerin istanbulunda yaşayanların itibar senet defterleri vardır. para yerine bu defterleri kullanırlar. (günümüzün kredi kartı gibi gibi.) -2300lerin istanbulunda kadınlar günde 2.5 saatliğine kamusal alanlarda gezebilir. bu sırada erkekler kadınların gezeceği yerlerde bulunamaz. -2300lerin istanbulu devletler arası insan hakları cemiyetinin savaş kanunlarını kabul etmiştir. -bu dönemde şoföre ihtiyaç duymaksızın kendisi hareket eden taşıtlar vardır. -bu dönemdeki istanbulda altları tekerlekli önünde hiç kimsenin beklemediği, vitrininde içeride bulunan mallara dair bilgilerin yer aldığı seyyar dükkanlar vardır. bu şekilde osmanlı devletinin herhangi bir bölgesinde ticaret yapan kişi ürününü istanbula ulaştırıp reklamını yapabilir. bu seyyar dükkandaki ürünü beğenen kişi dükkanın önünde yer alan elektrik düğmesine basıp telefonla o ürünün komisyoncusuna ulaşıp ürün alımı için pazarlık da yapabilir. -bu dönemdeki istanbulda kahvehane, çayhane, nargile salonu yok. tütün içmek yasak. -2300lerin istanbulunda yaşayanlar birbirlerine yaptıkları davranışlar, arkadaşlıkları sırasındaki ilişkiler üzerinden vb. notlar veriyor. herkes bu şekilde derecelendiriliyor. öyle ki bu notlandırma ile belirli bir dereceye gelen kişilerin bu derecesi onun evliliğini dahi etkiliyor. itibar puanı denilen bu sistem kişiler arası ilişkiyi direkt etkiliyor. -2300lerde osmanlı millet meclisi hala mevcut ama işleyişi farklı. bu konuda yazarın anlatımı da hayli ilginç. -2300lerin istanbulundaki osmanlı millet meclisinde konuşanın sesini 50 kat artıran gramofon makinesi -mikrofon- var. konuşan milletvekilinin sesini diğer milletvekilleri de duyabilsin diye. -bu dönemin istanbulunda duvarlarda elektronik, sesli gazeteler ve duyuru panoları var. -2300lerin istanbulunda yaşayan herkesin kendisine özel numarası var ve her şey bu numara üzerinden ilerliyor. (günümüz t.c. kimlik numarası gibi.) -2300lerin istanbulunda kaldırımda geliş ve gidiş yönlerinin aksinde yürümek yasak. -2300lerin istanbulunda elbise gibi vücuda giyilen uçma makineleri var. -bu dönemde istanbulda insan haklarını savunma cemiyetinin kabul ettiği ortak saat kullanılıyor. (alaturka, alafranga saat ayrı ayrı ya da aynı anda kullnılmıyor.) -bu dönemde kişiler üzerinde sahibini gün içinde yapması gerekenler hususunda bilgilendiren akıllı saatler taşıyor. -2300lerin istanbulunda kişilerin kitapları sadece sahibinin açabileceği bir şifre ile korunuyor. -2300lerin istanbulunda 'doğum ve terbiye evi' adı altında bir kurum var. istanbulda dünyaya gelen çocuk ailesinden alınıyor. bu kurumdaki seçkin kişiler tarafından yetiştiriliyor. bu süreçte anne çocuğunu istediği zaman tek başına bu kuruma gidip görebiliyor. baba ise çocuğunu istediği zaman tek başına bu kuruma gidip göremiyor. baba önceden ziyaret için bu kurumu bilgilendirmek zorunda ve yanında çocuğun annesi ya da yakın akrabası ile kuruma çocuğa gitmek zorunda. yukarıda kısaca bahsetmeye çalıştığım konulardan başka ütopik düşünceler de mevcut romanda. 2300lerin istanbulunun ve osmanlı devletinin neden ve ne şekilde bu derece geliştiği konusu da anlatılmış romanda. bence bu anlatım da dönemin insanının ruh halini, beklentisini gayet güzel açıklıyor. bunu burada anlatmıyorum ki yazımı okuyanın kitabı okuması yönünde merakı artsın.. (= kitapta 2300lerin istanbulunda kadınlara günde 2.5 saat kamuya açık alanlarda gezme izninin verildiğinden yukarıda bahsetmiştim. bu zaman dışında kalan 21.5 saat içerisinde kadınların ne yaptığı, nerede nasıl yaşadığı konusunu da anlatıyor kitap. bunu da anlatmıyorum burada. maksat yazımı okuyanın kitabı okuma konusundaki merak ve isteği daha da artsın. (= bu arada şimdi aklıma geldi 2300lerin istanbulunda nüfus 10 milyon ve bu 10 milyon nüfusu doyurmak için istanbulda on katlı büyükçe bir ekmek fabrikası var.. (= (= biraz da bu yazımın başında dediğim düşünceye değineyim. (20. yüzyılın ilk çeyreğindeki osmanlı toplumu, dönemin insanları özelinde fikir edinmek için bu kitabı okuyayım..) dönemin, 1913lerin, osmanlı toplumu endişeli, tedirgin, üzgün, kızgın, hayal kırıklığına uğramıştır. zira bu dönemlerde osmanlı balkan savaşlarını kaybetmiş devamında toprak kayıpları yaşamıştır. bunların devamında yüz binlerce osmanlı yurttaşı rumelideki savaşlar sırasında ve sonrasında dayanılmaz acılar yaşamışlardır. onların yaşadığı bu acılar anadoluda büyük ses getirmiş, anadoludaki osmanlı vatandaşlarını derinden üzmüştür. (kitapta bu konulara yazar sık sık değinir.) osmanlının bu dönemde başında bulunan ittihat ve terakkinin yönetimini ve politikasını yazar yer yer üstü kapalı eleştirir. geçmişinde büyük başarılar elde eden osmanlı devletinin bu duruma düşme nedenini de kitabın yazarı tembelliğe, uyuşukluğa, vatanı gereğince sevmemeye ve en çok da islamiyetten, islami yaşayıştan osmanlı toplumunun uzaklaşmasına bağlar. (bu son dediğim özelinde kitabı inceleyenler buna hak verip vermeme konusunda ikiye bölünmüş gibi. ancak bence kitabın yazarının böyle düşünmesi çok çok doğal. zira yazarın içinde yaşadığı dönem 19. yüzyılın sonları/20. yüzyılın başları. bu dönemin osmanlı vatandaşlarında başlarına gelen kötülüklerin inandıkları tanrının buyruklarını yerine getirmeme sebepli gelmesini düşünmeleri yaygın bir düşünce. bu düşüncenin şimdi dahi günümüz toplumunda ne denli kuvvetli olduğunu düşünürsek bundan yüz küsur sene önce böyle düşünülmesinin doğallığı daha bir ortaya çıkar bence.) kitabın yazarı içinde yaşadığı dönemdeki tüm olumsuz gelişmelere rağmen yarınlardan yine de umutlu. değil mi ki o, osmanlı devletini ütopya dünyasında en üst düzey gelişmişlik seviyesine çıkartıyor. tabii bu konu özelinde madalyonun diğer yüzünden bakıp yazarın böyle yapmasına sebep olarak içinde yaşadıklarından sebep kendi hayal dünyasındaki osmanlı devletini bu şekilde kaleme alarak kendisini avutuyor diye de düşünebiliriz. ek olarak; kitabın yazarı yazmış olduğu bu rüyada terakki kitabını; ''bu kitabımızın birinci cildini burada sona erdirdik. seçtiğimiz yazı tarzından, buraya kadar geçen ifadelerimizden maksadımızın ne olduğu anlaşılacaktır. biz bu kitapta müslümanların çalıştıkları halde ne gibi harikalar meydana getirebileceklerini anlatmak, onlarda bu yönde istek uyandırmak ve teşvik etmek istedik. eğer birinci cilt değerli okurlar tarafından rağbet görürse ikinci ve üçüncü ciltlerin de basılıp yayımlanmasını vicdan borcu sayacağız; minailahi't-tevfik.'' diyerek yarıda bırakıyor. birinci cildin okurlar tarafından rağbet görmediğinden mi yoksa kitabın yayımlanmasından kısa süre sonra osmanlı devletinin birinci dünya savaşına girmesinden mi bilinmez yazar kitabın vaat ettiği ikinci ve üçüncü cildini yazmıyor. belki de yazdı ama henüz bizim bundan haberimiz yok. tarih, sosyoloji, psikoloji açısından dönemin osmanlı toplumunu, onun ruh halini dönemin osmanlı toplumunun içinde yaşadığı dönemde yaşadıklarına nasıl tepki verdiğini görmek adına; edebiyat, bilim-kurgu açısından dönemin yazılan kitaplarından bambaşka bir kurguyla yazılan bu kitabın ütopya, ütopik eser olarak düşünce, kurgu ve yazım dilinin nasıl olduğunu görmek adına bu kitabın okuyucusuna fayda sağlayacağını düşünüyorum. ek; kitabı 2012 yılında günümüz türkçesine çeviren engin kılıçın rüyada terakki kitabı özelinde verdiği röportaj: haberturk.com/gundem/haber/75... ek-2; olur da bu kitabı okumak isteyen/ler olursa diye kitabın pdfsi; dosya.co/s766rt045yz2/Mo... kitabın okuyucusuna, okuyucularına şimdiden iyi okumalar dilerim..
Rüyada Terakki ve Medeniyet-i İslamiyeyi Rüyet
Rüyada Terakki ve Medeniyet-i İslamiyeyi RüyetMolla Davudzade Mustafa Nâzım Erzurumî · Can Yayınları · 202162 okunma
··
326 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.