Ama bu yaşam biçiminde ilkel insan, "ben" ini toplumsal olan "biz" ile özdeşleştirmeye alışmak zorundaydı. Bu yolla ahlakın temellerini atıyordu. Kabilesini onun yalnızca bir parçasını - hem önemli bir parçasını da değil- oluşturduğu bir şey olarak düşünmeye alışıyordu; zira hemcinslerinin katı, tehdit edici doğa karşısında, kabilenin bir üyesi olmaktan vazgeçtiklerinde tek başlarına ne kadar önemsiz olduklarını görüyordu. Bu düşünceler nedeniyle isteklerini başkalarının istekleri ile sınırlama alışkanlığını ediniyordu ki bu, tüm ahlakın başlıca kaynağını teşkil eder.