Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Tam her şey için pes etmiş, zevksiz bir yaşam sürmeyi kabullenmek üzereyken bir şey oldu. Bir sabah uyandığımda martıların tiz çirkin sesleri bana müthiş bir huzur verdi. Parkta oynayan çocuk çığlıkları ve trende gazete okuyan huysuz amcalar bile neşe vermeye başlamıştı. Trafikte korna sesleri kayboldu. Birbirine küfür eden sürücüler artık yoktu. Beton yığınları dolu caddelerden çiçekler ve güzel kokulu otlar yükselmeye başladı. Geyikler ve heyecanla etrafta koşan sincaplar dolmaya başladı insan kalabalıklarının yerine. Şarkılar eski anlamlarını geri kazandı. Hüzünlere yazılmış tüm türküler yerini mutlu ezgilere bıraktı. Yolumda bulmakta zorlandığım yönü kolaylıkla bulur oldum. Huzur doldum, yaşamdan keyif almaya başladım. Hayatın anlamını aramayı, başka gezegenlerde yaşam var mı yok mu diye filozof gibi düşünmeyi bırakıp sadece nefes almaya, gülmeye, yaşamaya ve tüm zihnimle anda kalmaya başladım. Sevmeye dair tüm umudumu yitirmiş ve hiçbir şey yapmadan ölümü bekleyen biri olmak üzereyken, ruhumda bir devrim gerçekleşti. Bilinmezlerimi açığa çıkardı. İçimde oluşan tüm kasvetli karanlıklar huzurlu aydınlıklara vardı. Çünkü, ben sevdim. Çıkarsız sevmenin, sevebilmenin kutsallığına muktedir oldum. Seni sevdim. Yüz hatlarındaki tüm ayrıntını, her saniye değişen mimiklerini ve nefes almanı kaçırırım korkusuyla artık uyumaktan bile korkar hale geldim. Ve insanın duru bir su gibi sevildiğinde yeryüzünün en güçlü insanı gibi hissettiğine şahit oldum. Senin bana olan sevgin, yeryüzünün yaşanılmaz kılınan tüm zerrelerini söküp aldı benden. Kaybettiğim ruhumu teninde, huzuru dudaklarında buldum. Yaşama sevincimi neşe dolu bakan gözlerinde. Tüm kaygılarım incecik bileklerinde son buldu. Seninle olan her yolum çilesiz. Seninle geçtiğim her sokağın hayvanları sevgiye tok. Kâğıt toplayan tüm çocukların yüzlerinde tebessüm... Ve aşkıma en çok sen yakıştın. Artık yeryüzü bizim enerjimizle daha güzel. Denize kıyısı olmayan şehirlere bile deniz götürüyoruz artık. Çürümeye yüz tutmuş bir tekne iskeleti gibiydim senden önce. Şarapçıların dertlerini dinliyor, gün ışığına kadar talihsizliklerinden yakınan, yaşamın adaletsizliğe boyun eğmiş dostlarımla sohbet ediyor, demleniyordum. Ve sonra sen geldin. Gidersen sanki bir daha nefes alamazmışım gibi. Gidersen yönümü bulamaz, piyano tuşlarından yükselen notaları duyamaz, bir daha dans edip, çocuklara tebessüm edemezmişim gibi geliyor. Sakın gitme içimden. Ola ki gidersen ruhumu da sök al benden. Aklımı da götür yanında. Sen içimdeki bensin, ben senin yüreğindeki vicdan. Seni sevmeyi öğrendikten sonra ötekileşti tüm sevgilerim. Sevdiğim sokaklar, çayırlarda koşan atlar, tuttuğum takım, geçtiğim yollar... Çünkü seni sevmeyi öğrenmek, Tanrı'ya varmak gibi bir şey. Öyle kutsal ve bu dünyaya ait olmayan bambaşka bir his...
Sayfa 46 - Firkan Gülaydın / TANRI'YA VARMAKKitabı okudu
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.