Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Eve vardığımda yolculuk, uğurlanma hazırlıkları tamam gibiydi. Bir el çantası ile geçen kışın yaptığım küpeştesi cevizden, köşeleri kırlangıç dişli ahşap bavula öteberisini yerleştirmişti annesiyle. Sessiz annesi konuşkan olmuş, habire öğütlerde, tembihlerde bulunuyor şunu da aldın mı, aman şunu unutmaları art arda sıralıyor, niye bu kaydı bayramdan sonraya bırakmazlar diye söyleniyor, telaşlı telaşlı sanki bir şey unutulmuş gibi üst kata çıkıp tekrar iniyor, araya bir uyarı daha sıkıştırıyordu. Oğul ise sanki şimdiden olgunlaşmış gibi, değeri ileride anlaşılacak çok kullanılmış aşina mallara benzeyen kelimeler bularak annesini, beni, kardeşlerini pışpışlıyor, pohpohluyor, kendini bekleyen belirsizliğin kucağına güle oynaya atılmaya hazır olduğunu gösteriyor, bana güven aşılıyordu. Sonrası hızlı geçti. Ağa Dayı'nın faytonu geldi. Bizi istasyona götürdü. İstasyon kalabalıktı. Lokomotifin her yanından öfkeli buharlar fışkırıyordu. Vagonların kapıları açıktı. Bu açık kapılardan birinden yukarı tırmandı. Kompartımana bavulunu bıraktı. Aşağı inip elimi öptü. Tekrar çıkıp pencereyi açtı. Bana bakarken sanki ortalık sisliydi ve tren hareket etti. Uzun uzun çaldı düdüğü. Geri dönerken, istasyona inen iki yanı akasyalı yolu tırmanırken, o acımasız alet edevatın arasında, delice heveslerim olmadan, komşum Hacı Nasuh Efendi'nin sürekli tanrıya maruz kaldıkları için beyin israfını ve bozgununu hiç dert etmeyen, tarihte ve halihazırda ölüme teşneymiş gibi görünen mürşitleri arasında, durmadan isteyen ve asla yetinmeyenlerin arasında hazan mevsimini idrak edeceğimi anladım. Belki de hiç onarılmayacak bir geçmiş bırakarak. Ve eh artık oğullarımın ve kızlarımın hayal gücüne sığınarak.
Sayfa 143 - UstaKitabı okudu
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.