Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

108 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Fotokopinin Fotokopisi
"Yıllar boyunca bütün filmler, şarkılar ve diziler, bizi yağ tenekesinde ateş yakan, kesik parmaklı yün eldiven giyen, koca sakallı sokak bilgelerinin varlığına inandırdı. Bak oğul, bak evlat diye başlayan safsataları, içi boş lakırdıları, bar filozoflarını, feleğin çemberinden geçmiş babacan dayıları izleyip durduk. Şaka maka fena aldanmışız." Sanıyorsunuz ki bu alıntı ile başlayan bir öyküde tam da tarif edilen tip yüceltilmeyecek, olumlanmayacak. Yazar sanki başta ne yazdığını unutmuş da sona doğru kendini kaptırmış. Yoksa bu da mı ironi ! Öyle ya , yazarımız çok incelikli, çok ironik şakalar, sürprizler, komiklikler yapıyor hep. Kesin ondandır yani. Yoksa kötü edebiyat olduğundan değil. Çok sevilen bir öykücü olduğu için tamamen subjektif ve herhangi bir iddiada bulunmayan bir kaç söz söylemek ihtiyacı hasıl oldu. Yaptığım eleştiri tamamen kendi okuma alışkanlığıma göre olacak. Bir başkası okuyup da çok sevebilir elbette. Öykülerin kurgusu gayet hoş. Ona diyecek yok. Dili de akıcı. Okutuyor yani kendini. Peki sorun ne ? Sorun tam olarak öykülerin çoğunda, hatta hemen hepsinde bulunan, bilerek veya bilmeyerek yüceltilen bir erkek tipolojisinde. Hayatta hiç bir amacı kalmamış, varoluşuna bir anlam bulamayan üstelik bulmak da istemeyen, yaralı,mutsuz, hüzünlü erkekler. Sigara ve içkisi asla eksik olmayan, başarısız karakterler. Anlam bulamadıkları için takıntılı bir şekilde tutunacak bir anlam arayan , çoğu bekar veya boşanmış erkekler. Hepsi de başarısız. Neye karşı peki ? Kendileri de bilmiyor. Kadınlarla veya eşleriyle araları asla iyi değil. Hep sorunlu. Ve karşı taraf asla onları anla-ya- mıyor, ne hikmetse! Amaç feminist bir okuma yapmak değil,kadın karakter şöyle olmalı böyle olmalı veya söylem analizi falan da değil . İyi bir öykü okumak istiyorsunuz ve karşınıza çıkan onlarca öyküde başarısız, geçmişe saplanıp kalmış, nostaljik ve kahırlı erkekleri dinliyorsunuz. Sonuç mu , ee ama çok güzel öyküler sonuçta. Nasıl da anlatmış. Hele o metinlerarasılık, bir öyküden girip başka bir öyküden çıkan karakterler, Onatlar,Kutlarlar, Yusuf Atılganlar, Hitchcock göndermeleri falan. Yazar okuyucudan dikkat istiyor yani. Bak diyor, öyle dümdüz okuyamazsın. Ben burda civcivli bir şeyler yazıyorum. İyi de biz kendi hayatımızdan daha sıkıcı adamların nostaljik mastürbasyonlarını niye okuyalım ki! Bu tipleme en başından beri edebiyatımızın her döneminde, neredeyse yazarlarımızın çoğunda var , sessiz sedasız geziyor. 1940'da aylak aylak dolaşan, anlam arayan adam bakıyorsun 2000' li yıllarda yine karşında. Bilmiyorum belki de sanatçılarımızın dimağında soylu bir yere tekabül ediyordur. Vazgeçilmediğine göre . Ama Thomas Bernhard'ın öfkeli ve tavırlı adamları gibi değil bunlar. Eylemsizler. Karakter, üzerine abanan medeniyetle başa çıkamamış, sisteme yenilmiş ama en ufak bir tavır almıyor, habire sigara içiyor ,içki içiyor ve kederleniyor. Hep depresyonda, geçmişe özlem duyuyor. Örneğin; " Zaten çocuk olsak, sırf o geçidi görmek bile havalara uçmamıza yeterdi. Bence hayata haksızlık etmemek adına, çocukluk yılları böyle durumlarda kategori dışı tutulmalı. Çünkü öyle güzel bir kafaydı ki çocukluk mereti, bugüne kadar ne içtiysem ne denediysem, hiçbiri beni tekrar oraya götüremedi. Nasıl götürsün?" (Üstelik bu en okunaklı olanlarından. Dediğim gibi ,öyküler sarıyor da. Kötü de denemez yani.Ayrica bu çocukluk özlemi de en belirgin özelliği bu adamların. Hayır hayır ödipal birşeyler yok sanki. Dümdüz nostalji gibi. Ve hala kullanılıyor. Bıkmadılar. Çoğu insanın çocukluğu b.k gibidir. Çocukluk özlemi bir orta sınıf fantezisi olmaktan çıkamadı bir türlü , ama konumuz bu değil. ) Bir başka örnek ; "Gün olur, içinde yaşadığımız bu kalabalık yalnızlığı da bir rüyada görür müyüm..." ( Hep kalabalıklar içinde yalnızdır bu adamlar, hiç şaşmaz) " O zamanlar maç yapmak, terli terli su içmek ve bahçelerden erik çalmak gibi eğlencelerimiz vardı. Hiç sıkılmazdık. ( Bakınız, geçmişe özlem durumunu en belirgin anlatan cümlelerden biri. ) Peki geçmişe özlem duymasın mı bu adamlar, yazılmasın mı bunların da öyküsü. Elbette yazılsın diyeceğimiz yok ,belli ki tutuluyor da , yaşıyor mu ölü mü belli olmayan bu adamların öyküsünde vardır bir keramet belki. Yazar da her fırsatta belirtiyor zaten Bakınız ; " Yemek yer gibi, uyur gibi, yürür gibi, yaşar gibi yapıyordu" alıntısı bu durumu destekler nitelikte. Zaten bütün öykülerde yığınla böyle cümle var. Toplumun onu getirdiği duruma yenik düşmüş kahramanların arayışları çok kuvvetli bir başlangıç noktası da olabilirdi. Ama biz çok umutsuz ve atıl kalmayı tercih eden karakterler okuyoruz. Bu çok bunaltıcı. Bu kırılgan erkekler çözüm aramıyor, öyküleri okuyunca bu karakterler öykü kahramanı olmasa da , yazarımız günlük yazsa , veyahut bu karakterlerden birinin günlüğünü yazsa daha rahat eder diye düşündüm. Çoğu üçüncü tekille anlatılan ve yazarın nereden konuştuğu, nerden başladığı belli olmayan ama mutlaka belli bir düzen içinde bize aktardığı dusünceleri okuyunca , yazar mı konuşuyor karakter mi konuşuyor bilemiyorum. Bir sürü olaylar dizisi var ama hepsi karakterin kafasının içinde. Karakter o sırada nerede , mekan,zaman vs hak getire. Hepsi ara ara geçmişe dalıyor, giriş gelişme sonuç şeklinde hatıralarını kafasında oynatıyor ( ki insan beyni böyle çalışmaz, sırayla hatırlamayız bir şeyleri,hatıralar bir anda gelir gider), en sonda da sürprizli bir son. Ama sırf o sürpriz sona doğru gitsin diye yazılmış gibi bir son. Hâlbuki sürpriz sonu okuduğumuzda " Evet , başka türlüsü olamazdı zaten, mümkün değil " demeliydik. Diyenler olmuştur belki ama ben diyemedim. Sonuç olarak yazar, zekice yazılmış en baştaki cümlesinde dalga geçtiği tiplemeyi ( Rasim abi veya Ramiz dayı her neyse ) yüceltmeden duramamış ve öykünün isminde de geçtiği gibi Sonsuz Rasim Abi' ler deryası olan edebiyatımıza bir sürü Rasimcikler ekleyerek yeniden ,yeniden üretilmesine gayet şık bir katkıda bulunmuştur. Fotokopinin fotokopisi. Ben bu şekilde okudum. Haksızlık ettiğimi düşünen okuyucular varsa da saygılar.
Muhtelif Evhamlar Kitabı
Muhtelif Evhamlar KitabıÖmür İklim Demir · Yapı Kredi Yayınları · 20197,2bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
154 görüntüleme
Emel okurunun profil resmi
Ömür İklim Demir öykülerini neden sevemediğimi çok güzel anlatmışsınız. Biliyorsunuz "beğenmeyenleri" taşladıkları bir yerde yaşıyoruz. Bir öyküye ya da kitaba "kötü bu, olmamış" demek neredeyse vatan hainliği 😂 ama o metinlerarasılıklar 😂 herkesin aynı şeyleri yazdığı, meselesiz, pornografik derecede nostaljik ve fikirsiz şeyleri okumaktan sıtkımız sıyrıldı. Açar Onat Kutlar okurum evet, seni neden okuyayım ?
Toprak okurunun profil resmi
Onlarca benzeri var , böyle yazılınca daha iyi edebiyat yapıldığı düşünülüyor herhalde. Sinemadaki izdüşümü de Nuri Bilge Ceylan taklidi filmler :)
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.