Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Duygu, düşünce, dil, bu ruh dirilişinden paylarını alırlar. Dil de, ruh gibi, ruhulkuddüsün ziyaretine kapalı kalırsa bulanır, kabuk bağlar, katışıklaşır. Oruç, konuştuğumuz dili bile arıtır. Kelimelerden, hakkı olmadan koşup ileri geçen geriye çekilir. Dili boşu boşuna dolduran kelimeler daha çok göze batar ve kullanışları azaltılır. Dil, muhteva kazanmakta orucu yardımcı bulur. Sonra da orucun hayata kattığı edebiyat, edebiyata kattığı dünya gelir. Oruç, başlı başına özel bir topluluk hayatı getirdiğine göre, roman ve hikâyenin önüne yeni bir dünya kor. Şiir en arı bir îcaz sanatı olduğuna göre, oruç, şiirin derinleşmesi, yoğunlaşması, desteklenmesi için ilâhî bir bağıştır şaire. Zaten oruç dünyasına girildi mi, şairde, ilkin günlük deyiş, şiirin ilk taslağından uzaklaşmıştır. Oruç, şairi tutup kendi ruhuna götürmüştür. Artık orada neredeyse konuşması yetecektir şairin. Konuşma hemen hemen olduğu gibi şiirdir. Gerekli imajlar da hazır. Ruhu bağlayan vücut etkileri, entelekt'i zapteden içgüdü buğuları, yerini ruhun hür ibdaına bırakmıştır. Ruh, salkımlarla yüklenmiş bir sonbahar bağ kütüğü gibi şiir dünyasına dönüşmüştür. Oruç, şiire inen, bir metafizik, bir lirizmdir. Oruç, dirilmiş ruhun lirizmdir. En çok riyazet geçiren, çile dolduran şairlerin daha üstün şairler olduğunu unutmamalı, Mevlânâ, Yunus, Fuzûlî, Şeyh Galip gibi. Bu şairler, şairden fazla bir şeydirler. Onların şiirinde, öbür şairlerinkinden ayrı bir tad vardır ki, bu, riyazetin, ruh çilesinin, namaz ve orucun kattığı bir taddır belki de.
Sayfa 81 - 82. Oruç ve Diriliş.
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.