Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Nietzsche "dini kültün" kökenini tartışırken, tarihöncesi insanlığın doğal nedensellik anlayışından, doğada insanların ya da üstinsanların özgür iradelerinden bağımsız bir düzen anlayışından uzak olduğu için animizme yöneldiğini söylemişti. Doğa kuvvetlerinin gücü karşısında dehşete kapılmış, güçlü inanları nasıl yatıştırıyorsa bu kuvvetleri de öyle yatıştırmaya çalışmıştır. Yine de tartışmanın sonunda Yunan dininin, Olimposlular dininin bundan farklı olduğunu, daha "soylu" kökenlerden geldiğini ve korkudan doğmadığını söyler. Homeros dönemindeki Yunanların animist tanrıları yatıştırmasına gerek yoktu, çünkü onlarda moira, yani kader anlayışı vardı, tanrıların bile üstünde, onlardan bağımsız bir nedensel düzene inanıyorlardı. (Wagner bu fikri Yüzük'te cisimleştirir: "kaderi"-ören Nornlar, Wotan'ın bile kontrolü dışındadır.) Yunan dininin "soyluluğu" temasını sürdüren Nietzsche, Yunanların kendi tanrılarını Yahudi ya da Hıristiyan modelindeki gibi efendiler olarak değil, "kendi kastlarının en başarılı örneklerinin yansıması gibi görüyorlardı adeta". Onları akrabalar olarak (ölümlülerle sık sık çiftleştiklerine de işaret edebilirdi), "kendi varlıklarının karşıtı olmayan bir ideali" temsil eden bir aristokrasi olarak görüyorlardı. Yunanların kendileriyle tanrıları arasındaki ilişkiye dair görüşleri şuydu: "biri daha seçkin, daha güçlü ve biri daha az seçkin olmak üzere iki kastın birlikte yaşaması düşünülebilir; ama her iki kast da, kökenleri gereği, bir biçimde birliktedirler ve aynı türdendirler, birbirlerinden utanmaları gerekmez." Yunan heykeltıraşlığı da böyle anlaşılmalıdır: Tapınaktaki heykel insanlarla tanrıları birlikte şereflendirir, bir bakıma tanrı olarak insanı şereflendirdiğini de söyleyebiliriz. Demek ki Yunan dini "insancıl" bir dindir; Michelangelo'nun kaslı kahramanlarının (El Greco'nun kassız kahramanlarının tersine) dinidir, Sovyetlerin askerleri ve işçileri yüceltmesinin dinidir. Olimpos dininin gayri "metafizik" olduğuna dikkat edin. Tanrılar doğaüstü bir dünyada değil, bizimle "yan yana" aynı dünyada yaşarlar. Nietzsche Tragedyanın Doğuşu'nda şu iddiada bulunur: "Sanat ve cemaatin, mit ve ahlakın temelleri zorunlu olarak ayrılmaz bir şekilde iç içe geçmiştir." Sonra da buna dinsel mitin "cemaat ve kültürün birliğini tesis ettiğini'', bir "halkın karakterinin ... soylu çekirdeği olduğunu" ekler. Olimpos miti, bir rol modelleri panteonu oluşturarak (bu modellerin pek insanca nitelikleri insanların onlardan korkmak yerine onlarla özdeşleşmesini sağlıyordu), Yunanlara iyi bir Yunan olmanın, doğru bir şekilde yaşamanın ne olduğunu göstermiştir.
Sayfa 394 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.