Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Zekâi Efendi, Kıbrıs'tan Mekke'ye geldiği ilk günlerde şahid olduğu fevkalâde bir hali şöyle anlatmıştı: Mekke-i Mükerreme'ye geldim. Parasız kaldım. Sabrediyorum. Fakirlik zor imiş; bunu gördüm, yaşadım. Fakat manen çok zengin idim. Manen çok şeyler kazandım... İlk umre tavafımı yaptım. Altınoluk'un altında oturuyorum. Kâbe-i Muazzama'ya bakarken hatırımdan, gönlümden şu geçti: "Yarabbi, ben sanırdım ki, Kâbe-i Muazzama'nın civarında, Kâbe'den yüksek ev bulunmaz..." O günlerde, civarda dört beş katlı evler bulunuyordu. Yalnız zihnimden geçiyor, dilimle bir şey söylemiş değilim... Rükn-i Yemani tarafından, Altınoluk'un altına doğru bir zat geldi. İhramlı, saçlı, esmer, son derecede mehîb, heybetli... Selâm verdi: "Esselâmü aleyküm!" "Ve aleykümüsselâm..." dedim. "İrfa' re'sek ve'n-zur fevkek! Başını kaldır, yukarı bak!" dedi. Başımı kaldırdım, Kâbe'ye baktım... Baktım ki, Kâbe gidiyor... Semâya doğru yükselip gidiyor, gökte uzayıp gitmiş, sonu görünmüyor!..
·
194 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.