Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Söyleşmeye teşebbüs bile etmiyordu insanlar. Karşılıklı konuşmayı, kişisel ya da toplumsal bir konu üzerine yoğunlaşarak tartışmayı, hiç değilse bir şeyin içyüzünü kavramanın getireceği anlık parıltıyı yaşamak istemiyorlardı. Elias Rukla kendisinin de bunu başaramadığını itiraf ediyordu; konuşamıyordu artık. Eskiden bir parçası olduğu ve şimdi de tekrarlanmasını arzuladığı o tarzdaki söyleşileri nasıl başlatabileceğini bilemiyordu. Böyle bir sohbet açmaya niyetlendiği o ender zamanlarda başarısız olmuştu, çünkü bu teşebbüsün çok “yapay” bir şey olarak algılanacağını hissetmişti. “Sahte”, “gayrı tabii”, hatta “fiyakacı” görülebilirdi. Elias Rukla çevresindekilerin de böyle “yapay” bir duruma düşmekten endişe etmeleri sonucunda sohbet ortamlarının tarihe karıştığından emindi. Aslında çok tuhaf bir durumdu bu. Örneğin Fageborg Lisesi öğretmenler odasında her gün tarih, din bilgisi, botanik, biyoloji, Fransız, Alman, İngiliz, Amerikan, İspanyol ve Kuzey Ülkeleri dil ve edebiyatları, fizyoloji, fizik, matematik, kimya, sanat tarihi, ekonomi, siyasî tarih, sosyoloji, beden eğitimi, beslenme bilimleri alanlarında uzman ve çağdaş genel kültürümüzün taşıyıcıları konumunda olan kırk, elli kişi toplanıyordu; öğretmenler odasındaki bireylerden hiçbiri bilimsek açıdan zirvede yer alan ya da kendi alanlarında yeni düşünceler ortaya koyacak kişiler olmamakla birlikte, biraz esnek bir yaklaşım gösterilerek ve bireylerin gerçek yeterliliklerine çok da eleştirel bakılmadan denebilirdi ki, yeni gelişmeleri takip ederek anlayacak kadar büyük bir bilgi birikimine sahiptiler ve nereden bakılırsa bakılsın her birinin kendi dalındaki bilgi düzeyi devlet tarafından yeni nesillere bir şeyler öğretmek üzere görevlendirilmeleri için yeterli bulunmuştu. Elias Rukla karşısındaki bireylerde bu kültür dağarcığının, bu yüksek kültür seviyesinin izlerine rastlanmamasını çok tuhaf buluyordu. Hatta tam tersine bu bireyler yüksek kültür seviyesinde yer aldıkları gerçeğini her fırsatta inkâr etmek zorundaydılar adeta ve bu tutumlarını konuşmaya başladıkları ilk andan itibaren ortaya koyuyorlardı. Her halleriyle borç batağına saplanmış birer köle izlenimi yaratıyorlardı… herkes kendinden ya borç kölesi ya da sabık borç kölesi olarak söz ediyordu.
Sayfa 87 - Yky
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.