Yokluk ile yoksunluk kelimeleri üzerinde düşündüm biraz. Yokluk, bir şeyin olmaması durumu ve çaresizlik, belki biraz da kabullenme durumu. Ama yoksunluk, birilerinin imkan olmasına rağmen gücünü/dişini geçirebildiği insanları o imkanlardan yoksun bırakması durumu.
Geçmişte, Allah bilir hangi planların neticesinde başlarına bela gelen masum Yahudilerin canavar ruhlu torunlarının, bugün Filistinli kardeşlerimize reva gördüğü hayata bakıyorum. Bir dükkana girip raftaki oyuncakları, defterleri, kalemleri parçalarken attıkları kahkaha ve artık bunlara ihtiyacınız yok, buradaki bütün çocukları öldürdük derkenki hazları düşündürüyor. Sonra bizim içimiz sızlarken, Akdeniz'in mavisinde içindeki demir parçaları bir halkı parçalamaya giden gemilerimiz aklıma geliyor. Seçime yakın yine içimizdeki beyinsizlere hitap eden konuşmalarla gaz alan kişilerin boş konuşmaları... Zalimler, isimler değişir. Ama mazlumun çektiği acı hep aynı... Dünyanın sonuna yaklaşıyor olmanın tuhaf bir tesellisi var. Aynı şekilde ölebilmenin de öyle. Eğer bu bedenlerin acziyeti sınırlı değil de sınırsız olsaydı... Çok korkunç. Kanıyorsun, ama kanın bitmiyor. Acıyorsun, ama acın bitmiyor... Zalimler için yaşasın cehennem sözü su serpiyor. Gözlerin yuvalarından çıkacağı o günü sakin sınırlı bir acıyla bekliyoruz.
Kitabı yıllar önce 3 ciltlik olanı almıştım, okunmayı bekleyen devin içinde bir yerde duruyor. Sizin önerilerinize güveniyorum ve iyi bir kitap olacağından şüphem yok.