" ... Kaçıncı gündü hatırlamıyorum. Falaka ve dayaktan
sonra kaldırıp başka bir odaya aldılar. Üzerimdeki her şeyi çıkarmamı istediler. Sonra buz gibi bir suyla yıkadılar. Soğuktan uyuşmuştum. Hemen arkasından da elektrikli işkenceye geçtiler. Odada başka biri daha var. Tanıyorum çocuğu. Ürgüplü. Onu da soymuşlar. Her ikimizin de cinsel organına kabloları bağladılar. Açık uçlu diğer kabloyu da avucumuzun içine yerleştirdiler. Manyetoyla elektrik verecekler. Ne yapacağımızı da baştan tembihlediler. Elektriği verdiklerinde ben "aaa" diye bağıracaktım, arkadaşıma sıra geldiğinde o da "iii" diye bağıracaktı. Bizi anırtacaklardı yani."
Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur. Yapıp ettikleri
her şey, arkadaşlarımın namuslu avuçlarında kayboldu gitti
işte. Şimdi onlara, bir baykuş gibi tünedikleri sandalyelerinde, susarak kurtulacaklarını zannettikleri bir vicdan ve bitirmeye çalıştıkları zavallı bir ömür kaldı.