"İnsan işte böyle delirir." diye yineledi. "İşte böyle vurur kendini... utançla yaşamamak için!" diye ekledi ardından.
Gidip kapıyı kilitledi, sonra dişlerini iyice sıkarak
durgun bakışlarla masaya gitti, tabancasını aldı, şöyle bir
baktı, dolu namluyu kendine çevirip düşünmeye başladı.
Elinde tabanca, hiç hareket etmeden ve yüzünde gerilimli bir ifadeyle başı öne eğik duruyor ve düşünüyordu. Sanki düşüncelerinin mantıklı, akıcı ve açık akışı onu kesin
bir sonuca ulaştırmış gibi, "Kuşkusuz," dedi kendi kendine. İşin aslında onun için inandırıcı olan bu "kuşkusuz" sözcüğü, bu bir saat içinde onuncu kez zihninden akıp geçen anılar ve hayaller bütününün yinelenip durmasının bir sonucuydu. Bunlar sonsuza kadar yitirilen mutluluğun anılarıydı, hayatta onu bekleyen şeylerin anlamsızlığının canlanmasıydı ve aşağılanmasını kavramış olmasıydı. Bu hayaller ve duygular hep aynı sırayı takip ediyordu.