Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

172 syf.
7/10 puan verdi
“Eee, ne olacak şimdi ha?”
DİKKAT SPOİLER İÇERMEKTEDİR. Distopik nitelelikteki “Otomatik Portakal” 21 (3×7) bölümden oluşmakla birlikte Alex'in hikayesini anlatmaktadır. Ya da insanlığın içindeki kötülüğü? Kitabı okumaya başladıktan sonra kendimi rahatsız hissetmeye başladım bıraktım ve tekrar okumaya başladım. Zira hikayemiz Alex ve çetesinin kötülükleri ile başlıyordu. Aklımın ve kalbimin yer yer dayanamadığı kötülükler...Toplumsal normlara uygun davranışlardan uzak bir hayat sürmekte olan ve çetesiyle birlikte suç işleyerek eğlenen saf bir kötüydü Alex. Bu nokta da iyilik ve kötülük kavramı üzerine biraz durup düşündüm tüm o filozofların sorduğu soruyu sordum ben de:) "insan nedir?" İnsan saf iyi veya saf kötü olabilir mi? Evet benim için tam anlamıyla saf bir kötü Alex. Bunu karakterimiz Alex'ten de bizzat duyuyoruz. " Ben yaptıklarımdan zevk, mutluluk duyduğum için kötüyüm o kadar." Açıkçası okurken böylesi bir kötüyü ne aklım aldı ne içim... Sık sık nasıl bu kadar kötü olunabilir diyerek gerçekliğini sorguladım lakin sevgili yazarımız tam o sırada cevap verdi: "Yani adamlar kötülüğü benimsemişler. İyilerde iyiliği.." Alex de yaptıklarının kötü olduğu bilincinde olarak kötü olmayı seçiyordu zaten. Kötülüğün karşılıksız kaldığı bir dünyaydı Alex'in dünyası. Yaşadığı toplumda ölçüsüz şiddet kol gezmekte olup artık kanuna ve nizama aldıran yoktu. Böylece her gün içindeki kötüyü daha da besledi ve kendisini başka bir hayata sürükleyecek olan son eylemini gerçekleştirdi: Cinayet. Ve Alex Devlet Tutukevi 84F'dedir. Artık hikayemizin ikinci bölümündeyiz sevgili kardeşlerim... Hikayemizin bu kısmında yazar bunca kötülüğün Koca Tanrı tarafından karşılıksız kalıp kalmayacağını sorgulatıyor. Hatta Tanrıyı da... Zira Cezaevinde bulunan rahip hükümlülere sık sık Tanrı'nın ve cehennemin azabından bahsederek onları ıslah etmeyi amaçlamaktayken kötülüğün karşılıksız kalmayacağını da öğütlemektedir. Ancak yazarımız rahibin tüm bu öğütlemelerine karşın hikayemizin karakteri Alex ağzından "Koca Tanrı kötülüklere bozulacaksa Londra'nın yarısı, New York'un büyük bölümünü yerle bir ederdi" diyerek okuru sorguya bırakmaktadır. Burada parantez açmak istiyorum kardeşlerim- Sonsuz kudret sahibi olan yaratıcımızın razı olmadığı, istemediği işlerin yapılmasına müsaade etmesi, biz kullarına iyiyi ve kötüğü seçme imkanı tanıyan irade vermesi imtihanın gereğidir. Zira burası imtihan dünyası olmakla birlikte bireysel kötülük algılarımızın Yaratıcının iyiliği ile çelişip çelişmediğini tartışmadan önce, Yaratıcıdaki iyilik ve kötülük algısının bizdeki yeri ile ne kadar örtüştüğünü düşünmemiz gerekir. - Kaldı ki yazar bize bunu da hatırlatıyor: " Tanrı biz kullarından ne istiyor?Tanrı'nın istediği iyilik mi yoksa iyiliği seçebilme şansına sahip olabilmek mi?" Zor sorular bunlar kardeşlerim :)) Artık kitabımızın üçüncü bölümüne doğru yol alalım. Bu bölümde kötülüğün seçim olmaktan çıktığı iyiliğe zorlanan bir tedaviyle tanışıyoruz. Kötünün cezaevinde kalarak binbir çeşit kötülüğü öğrenmeye devam edeceği bunun yanı sıra iyiligi bir maske olarak kullanarak yüzsüzlüğüde öğreneceği fikriyle devlet politikası "Ludovico yöntemi" ile hasta kötünün tedavi ile değişimini amaçlanmaktadır. Ancak bir tedaviden ziyade bir insanı otomatikleştiren bir sistemdir bu. Zira sözde tedavi neticesinde Alex bir sineği öldürmeyi düşündüğünde bile midesi bulanır hale gelir. İyi insanların kötülük karşısında duyduğu manevi acıyı Alex fiziksel olarak çekmektedir. Onun için kötü olanı düşünme imkanı olmadığı gibi iyilik bir seçim değil artık zorunluluk halidir. İşte Alex ıslah edilmiştir artık. Bunun üzerine topluma yararlı bir insan olmak üzere tahliye edilir. Ancak Alex için her şey başka türlüdür. Renkler birbirine karışmıştır. Parlak, donuk, çığırtkan, sessiz renkler... işte tam o an tek gerçekliğin 'ölüm' olduğunu idrak eder sevgili kardeşimiz Alex. "Seçme hakkına sahip olmayan kişi kişiliğini de yitirmiş demektir." Peki kişiliğini yitirmiş kişi ölmüş demek midir? İnsan kaç kere ölür sevgili kardeşlerim durup bunu düşünüyorum tam bu anda. Neyse hikayemizin sonuna doğru gelelim. Bir şeylerin değiştiği yere... Alex'in "Biraz kendimle kalıp kafamı toparlamak istiyorum" dediği yere... Evet Alex'in kötülüğü beslemeyi bırakıp dönüştürmek istediğinin farkına vardığı yerdir burası. Artık hayat başka türlü akacaktır... Alex'in hikayesinde yazar; insan özgürlüğü, şiddet ve suçla mücadele, ahlaki değerler, politik güç ve toplumsal kontrol gibi birçok farklı konuya dikkat çekmektedir. Tüm bunları akıcı, merak uyandırıcı dil ile sağlamış yazar. Lakin okurken kasvetle de doldum. Dünyanın bu kadar kötü bir yer olabileceği ile yüzleşmek ruhuma ağır geldi. Ayrıca kitabın sonunda tatmin olduğumu da söyleyemem. İçinde böylesine saf kötülük beslemiş birinin aile kurma isteği ile iyi olabileceği onca şeyin büyüdüm işte diyerek diyerek aklanması...aşırı rahatsız ettiğini belirterek bitiriyorum. Haa bir de unutmadan: "Kişiliksiz yaratıklar kişilik sahiplerini ezmeye uğraşırlar bu dünyada kardeşlerim."
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,5bin okunma
··
83 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.