Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Genel Felsefenin devamının devamı
Demek istediğim, felsefi söylem hem aracısı hem de ifadesi olduğu yaşam biçiminde anlaşılmalıdır. Felsefe her şeyden önce felsefi söyleme sıkı sıkıya bağlı bir yaşam biçimidir. Elinizdeki kitabın temel izleklerinden biri de felsefeyle bilgelik arasındaki ayrımdır. Fakat bu, kuramsal bir felsefi söylem olarak felsefeyle, söylemin en üst noktasına gelip kusursuzlaşmasından sonra uygulanacak sessiz bir yaşam biçimi olarak bilgeliği karşı karşıya getirmek değildir, E. Weil'in önerdiği şema tam da bu yöndedir: Filozof "bilge" değildir: Bilgeliğe sahip değildir (ya da bilgelik değildir), filozof konuşur ve söylemi eninde sonunda ortadan kalkacak olsa da sözü bitinceye kadar ve sözünün bittiği kusursuz anların dışında konuşacaktır. Bu noktada, Wittgenstein'ın Tractus logico-philosophicus'undakne benzer bir durum söz konusudur: Tractus'un felsefi söylemi sonunda kendini sessiz bir bilgeliğin içerisinde aşar. Platon'un Symposion'undan (Şölen) itibaren İlkçağ felsefesi de bir biçimde filozofun bilge olmadığını kabul etse de, felsefenin bilgeliğin ortaya çıkmasıyla kesilecek arı bir söylem olduğunu kabul etmez. İlkçağ felsefesine göre, felsefe hem söylem hem de yaşam biçimidir, bu ayrılmaz ikili bilgeliğe ulaşmaya çalışır ama ona asla erişemez. Öte yandan, Platon'un, Aristoteles'in ya da Plotinos'un söylemeleri, bilgelik denemeyecek ama ona çok yakın kimi deneyimlerin eşiğine kadar gelip kesilir.
Dost kitabeviKitabı okudu
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.