Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

222 syf.
·
Puan vermedi
·
23 saatte okudu
"1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın'ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünü eşkıyalar bastılar ve bir karı kocayı öldürdüler." Şeklinde başlıyor roman. Okur olarak bu giriş cümlesiyle ve de
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
nin toplumcu gerçekçi bir sanat anlayışına sahip olduğu düşüncesi ile bizleri sosyolojik bir roman kurgusunun beklediğini az çok anlamış oluyoruz. Roman, annesi ve babası eşkıyalar tarafından öldürülen Yusuf'un topluma yabancılaşmışlığını, aidiyet yoksunluğu yaşayışını anlatır. Yaşadığı kasaba zengin kesimin, gücü elinde bulundurduğu ve kasabada bulunan bürokratlar, kolluk kuvvetlerinin dahi üzerinde nüfuz gücüne sahip olduğu bir yerdir. Yazar da Yusuf'un şahsında bu feodal düzenin hakim olduğu sistemin bir eleştirisini yapmaktadır. Romanda anlatılanlar kulağımıza çok da yabancı gelmeyen olgulardır. Çünkü bu durum maalesef hâlâ güncelliğini koruyan bir durumdur. Görünüşte anlatılanlar her ne kadar bir taşra portresi olarak gözükse de taşra dışında büyükşehirlerde dahi parayı elinde bulunduranların her şeye hükmedebildiğini de görebilmekteyiz. Bu konu üzerine
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
gibi birçok yazar kitap yazmış, birçok yönetmen film çekmiştir. Sözgelimi birçoğumuzun zamanında "gülerek izlediğimiz" Şener Şen ve Kemal Sunal'ın başrol oynadığı, Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı Kibar Feyzo, Ertem Eğilmez'in yönettiği Sefil Bilo, Kartal Tibet'in yönettiği Şalvar Davası da bu çark içerisinde "ezen-ezilen" in konu olduğu sosyolojik yapılı filmlerdir.
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
kadının toplumdaki yerine romanda Yusuf'un düşünceleri üzerinden "Bir evde sözü geçecek, hükmü yürüyecek yegâne adam o evin erkeği olduğuna ve bu erkek de kendisini istediğine göre, Şahinde Hanım'ın sözlerinin bir kıymeti olamazdı." ve "Karı kısmının sözüne bakılmaz, herhalde senin aklın pek yerinde olmamalı." şeklinde yer verir. Yusuf'a tüm bunları düşündüren de içerisinde bulunduğu ataerkil toplum yapısıdır. Kendi anne ve babasından bunu görmüştü ve ona tüm bunlar doğru gelmekteydi. Kısaca Kuyucaklı Yusuf, zengin-yoksul çatışmasının, topluma yabancılaşmışlığın, ezilenin, sömürülenin, parası olanın gücü elinde bulundurmasının ve lirik bir aşkın hikâyesidir denilebilir. Yapı olarak akıcı bir dille yazılmış, çok fazla betimlemelere yer verilmiştir. Olaylar üçüncü tekil kişi ağzından anlatılmış ve bazende yazar kendisini de açığa vurmuştur. Roman hakkındaki düşüncelerime gelirsem Kuyucaklı Yusuf bende
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu Madonna
kadar bir etki yaratmadı ( Kürk Mantolu Madonna>>İçimizdeki Şeytan>>Kuyucaklı Yusuf) diyebilirim. Raif Efendi'nin yeri her zaman ayrıdır bende. Ama bu, romanı sevmedim demek olmuyor tabii ki. Son olarak incelemeyi birkaç alıntı ile bitirmek istiyorum. Keyifli Okumalar... "Sonra bu fakir iş işçilere bu köpek muamelesini yapmaya neden lüzum görüyorlardı? Evet, Allah onları bir kere fıkara yaratmıştı, bunda kimsenin kabahati yoktu, fakat onlar böyle yaratılmışlar diye niçin tepelerine binmeli, onları adam yerine koymaktan niçin çekinmeliydi? Ya Allah bu ağaları ve ağazedeleri de fıkara yaratsaydı? Öyle ya, mademki hepsini Allah yapıyordu... O zaman kendilerine aynı muamelenin yapılmasını isteyecekler miydi?" (s. 27) "Doğrultmasalar bile , paraları var efendim, paraya karşı kimin gücü yeter ki!.." (s.171) "Hapishane ancak serseriler, köylüler ve aşağı tabakadan insanlar içindi." (s. 96) "Yerini bulamama" nın azabını bütün teferruatıyla duymakta idi. (s.147)
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021174,8bin okunma
··
256 görüntüleme
Fırat okurunun profil resmi
👏👏🕊️✌️
Meryemm okurunun profil resmi
Teşekkür ederim yorumunuz için 🙏
4 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.