Hatırı sayılır sayıda kadın, iktidarın keyfince yönetilmeyi reddedip isyanlarını -bazen incelik dolu- dolaylı yollarla gösterdilerse de, çok sayıda fanatikleşmiş kadın "mazoşist bir katılım"da bulundular. Kadınların bu tavırlarıyla, daha önce Alman ve İtalyan faşist yönetimlerinde gözlemlenen tavırlar arasındaki benzerlik şaşırtıcıdır. M.A. Macciocchi faşizmle kadınlar arasındaki ilişkileri incelerken şöyle der: "Faşizm ilk başından beri kadınlardan mazoşist olarak nitelendireceğim bir katılım elde etmeye çalışmıştır: faşistlerin amblem olarak seçtiği ve hemen her yere çizdikleri, bere ve kara gömleklerine dikip kasıla kasıla dolaştıkları kurukafaların ortasında kadınların, iffet-kefaretlerini kutlayan dullar adına ve değişmez ölüm kültü adına, boşalmanın her tür yolunu bir ölüm itkisi (Freud) içinde kabullenmesini beklemiştir. Yaşamdan bu vazgeçişten, kendini olduğu gibi yadsıma sevinci doğar. Bu, kadının İktidar'la ilişkisinin sevincidir: Şefin, Duce'nin soyut, demagojik, lafazan aşkına karşı vazgeçiş, boyun eğme, dönüşüyle evcil kölelik"