Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Esriklik halinin yitip gitmesinden mi, duvarları gri-boz, içinde sadece banka benzer bir plastik oturağın bulunduğu, parmaklıklı dar penceresinden bahçede sıralanmış taşıtların parlayan cansız sırtlarının göründüğü bu bunaltıcı odada kimseyi arayamamanın kırgınlığından mı, aşırı sıcaktan mı, bir ter boşalıyor. Elimle yüzümü, "huzur veren" sakalımı siliyorum. Pencerenin yanında, durup dışarıya bakarken öyle, kıpırtısız, annem diyorum ansızın. Yaşıyor olsaydı, erken filan demeden ona telefon edebilirdim. Eski günlerde, cezayir menekşesi'ne henüz sadece cezayir menekşesi dediğimiz o erken saf çağlarda, düğün çelenklerinin revaçta olduğu hercai çağlarda, Nâlan'ı da ve mesela Remzi'yi, Melike'yi, Ahmet'i de uykularından bu sabahın köründe uyandırabilir, gelin beni kurtarın diyebilirdim. Şimdi insanlar uykularından uyandırılamayacak kadar uzaktalar. Hiçbir tanığım yok. İçine yuvarlandığım boşluğu dehşetle kavrıyorum ter kokan bu karakol odasında. Dün akşamki o 150-200 kişinin olduğu salonda herkesin beni dinlemesi, kimilerinin bu halis romancıya soru sorup yanıt alması, çevresini sarıp imza istemesi, sonra o meyhanedeki rağbet, sohbetler, kahkahalar, hepsi, hepsi. Ve şimdi telefon edecek bir kişinin bile olmaması. Bu yüzündeki ve sakalındaki ıslaklığın adı gözyaşı olsa gerek, kendini kandırma.
Sayfa 62 - Sislerin ArasıKitabı okudu
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.