Bazen sandala binerek denize açılırdık. Kanunu sandala alırdım. Ve onun karşısında kürekleri alarak yorulmaz çekerdim. O kanunuyla sıcak, samimi nağmeler saçar, hafif, ince bir sesle söylerdi. Kürekleri bırakırdım, sandal suların keyfine kalır, bir tarafa akar gider, denizin ışıklı yüzeyinde dalgaların şıpıltıları devam ederdi. O göz nuru, okurken ağzının hoş şekli, göğsünde dalgalanan cilveleriyle aşkımı taşan, daima taşan bir coşkunluğun daimi kaynağı gibi çoğaltırdı. Bazen bu arzulara o kadar dalardım ki duygularımdaki taşkınlıkları tercüme için hiçbir şey bulamayarak kulağına, "Ölmek istiyorum," diye feryat ederdim.
O zaman gülüşlerle dolu bir çehreyle, "Ölmek mi?" derdi. "Kocaman bebek! Bilir misin ki ölüm söylendiği kadar kolay değildir?"