Gönderi

Mişka gelmiş. :)
Pırıl pırıl güneşli bir gün, tutuklular koğuşlarından avluya dö- küldükleri sırada Zazubrina avlunun bir köşesinde, hapishanenin çatısını boyayan boyacıların bıraktığı, içinde yeşil boya olan kovayı gördü. Kovaya yaklaştı, bir süre düşündükten sonra parma- ğını boyaya daldırıp yüzüne yeşil bir bıyık yaptı. Kırmızı suratındaki bu yeşil bıyık herkesi kahkahalarla güldürdü. Bir delikanlı Zazubrina’nın bu fikrinden yararlanmak istedi ve o da üst duda- ğını boyamaya koyuldu, ama Zazubrina, elini kovaya batırarak delikanlının yüzünün her tarafına boya sürdü. Delikanlı tıksırdı ve kafasını salladı. Zazubrina çocuğun çevresinde zıplıyordu, izleyenlerse takdir edici haykırışlarla soytarılarını kışkırtarak kahkahalarla gülüyorlardı. İşte tam bu sırada sarı kedi yavrusu avluda belirdi. Kedicik zarif hareketlerle patilerini kaldırarak, hiç acele etmeden avluda yürüyordu. Kuyruğunu yukarı kaldırmıştı ve görünüşe bakılırsa, Zazubrina’yla yüzündeki yapış yapış boyayı elleriyle silmeye çalı- şan delikanlının çevresinde kudurup duran kalabalığın ayakları altında ezilmekten zerre kadar korkmuyordu. “Arkadaşlar! Mişka gelmiş!” diye bağırdı biri. “A! Açıkgöz Mişka!” “Sarı kedicik!” Yavru kediyi yakaladılar, okşayarak elden ele dolaştırmaya başladılar. “Şuna bak, amma da yemiş! Karnı nasıl şişmiş!” “Ne çabuk büyüyor!” “Tırmalıyor küçük şeytan!” “Bırak onu! Bırak da hoplasın…” “Tamam, sırtıma koyayım… Atla Mişka!” Zazubrina’nın çevresi boşalmıştı. Parmaklarıyla bıyıklarını silerek tek başına dikiliyor ve tutukluların omuzlarından, sırt- larından atlayan yavru kediye bakıyordu. Bu durum, herkesi çok eğlendiriyordu, kahkahaların arkası kesilmiyordu. Zazubrina’nın sesi duyuldu: “Arkadaşlar! Hadi kediyi boyayalım!” Ses öyle bir çınlamıştı ki, sanki Zazubrina bu eğlenceyi önerirken aynı zamanda önerisinin kabul edilmesini de rica ediyordu. Her kafadan bir ses gelmeye başladı. “Hadi be, geberir hayvan!” dedi biri. “Bu boyayla mı?” “Hadi boya, Zazubrina! Canlı olsun!” Geniş omuzlu, ateş kırmızısı sakallı bir delikanlı coşmuş ba- ğırıyordu: Nereden de bulur bunları, şeytan herif! Zazubrina yavru kediyi çoktan eline almış, boya kovasına doğ- ru yürüyordu. “Bakın, arkadaşlar, işte böyle…” diye bir de şarkı tutturmuştu: Boyanıyor sarı kedi Yeşil bir renge: Dans edelim çevresinde! Bir kahkaha koptu ve tutuklular yana doğru çekilerek dağıldılar. Zazubrina’nın kedi yavrusunu kuyruğundan tutup kovaya batırdığını ve zıplayarak şarkı söylediğini görüyordum: Dur, miyavlama, Vaft iz babanı kızdırma! Kahkahalar artmıştı. Birisi incecik bir sesle ciyak ciyak bağı- rıyordu: O-oy! Oy, Şiş Göbek Yuda! “Tanrım!” diye inledi bir başkası. Kahkahalara boğulmuşlardı, gülmekten tıkanıyorlardı, hepsinin vücutları çarpılmış, iki büklüm olmuşlardı.
Sayfa 326
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.