“Kimseye borçlanmaksızın onları kendime borçlu çıkarıyordum. Bu iş beni, sırası geldiğinde yargıladığım yargıcın, minnet duymaya zorladığım sanığın üzerine çıkarıyordu. İyi ölçüp tartın bunu aziz bayım: Cezalandırılmak nedir bilmeden yaşıyordum. Hiçbir yargılamaya maruz kalmıyordum, mahkeme önünde değil, yukarıda bir yerlerde duruyordum, tıpkı eyleme yücelik katmak ve ona anlam vermek için bir vasıta yardımıyla zaman zaman sahneye indirilen o tanrılar gibi. Kısacası üstte yaşamak, kalabalık tarafından görülüp selamlanmanın tek biçimi olarak kalıyor yine.”