Bir bütün olarak gezegenle ilişkimizin özeti budur. Düşünen şey, yani temsil/tasavvur yetisi olan varlık olarak statümüz sayesinde, gezegen üzerindeki “hâkimiyet” iddiamız gezegende ki hayatın tahrip edilmesi anlamına gelir. Gezegendeki hayatı kelimenin gerçek anlamında kendimizi beslemek için kullanıyoruz; kendi canlılığımızın bir ifadesi olarak gezegeni öldürüyoruz. Bu tam da “teknolojik düşünmenin ayrıksı özelliğidir: Bilginin ve gücün bir ifadesi olarak kendimizi dünyadan koparıyoruz; dünya üzerindeki gücümüzden haz duyuyoruz ancak bu güç öldürücü bir güç. Kısacası, hayattan nefret etmeyi öğrendik; çünkü derdi dünya üzerinde uyguladığı güçle kendisini ifade etmek olan bir hayat, hayattan nefret etmeyi öğrenmiş bir hayattır.