Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Biri ınsan ruhunun Tanrının kendi özünün, öbürü de büyük bütünün bir parçası olduğunu; bir üçüncüsü ilksiz olarak yaratılmış; bir dördüncüsü yaratılmış değil. yapılmış olduğunu söyler; baş­ kalan da Tanrının onlara gerektikçe biçim ver­ diğini, çiftleşme anında geldiklerini temin ederler. Biri: ..Sperma hayvancıklannda yerleşir'' diye ba­ ğırır; öteki: ··- Hayır, der, ruhlar Fallope* hor­ tumonda oturmıya giderler"; bir başkası gelir: "� Hepiniz yanılıyorsunuz, der, ruh dölütün oluşması için altı hafta bekler, ondan sonra kozalaksı be­ zesine sahip olur; ama hayırsız bir tohuma rasiarsa geri döner, daha iyi bir fırsat bekler." Son kanı, ruhun sefeni cisim** de bulunduğudur; bu ona La Peyronie'nin verdiği yerdir; ruha böyelce oturacak bir yer gösterebilmek için doğrusu insanın Fransa kralının baş operatörü olması gerekıyormuş. Bu­ nunla beraber şu sefeni cismin talihi bu ope­ ratörünkü kadar parlak olmadı. * Gabriello Fallopius ( 1 523 - 1562), ünlü ltalyan operatör ve teşrihçisi. ** Dimağın yanm koreleri arasında bulunan doku 18 FELSEFE SÖZLÜGÜ I Aquino'lu Thomas* 75. inci sorusunda ve ondan sonrakilerde ruhun subsistante per se** bir biçim olduğunu, tümüyle bir bütün halinde bu­ lunduğunu, özünün yelisinden farklı olduğunu; üç bitki ruhu bulunduğunu, bunlann da besleyici. üre­ tici, doğurucu ruhlar olduğunu; ruha ait şeylerdeki belleğin ruha, cisme ait olaniann da cisme ait bir bellek olduğunu , akıllı ruhun ••işlemlere gelince maddesiz, canlı varlığa gelince maddeli" bir biçim olduğunu söyler. Ermiş Thomas bu güçte, bu ay­ dınlıkta iki bin sayfa yazmış; bunun için de oku­ lun meleği*** değil mi? Tenden çıkınca, onunla duymuş olan bu ruh artık nasıl duyacak; kulaksız nasıl dinliyecek, bu­ runsuz nasıl koklıyacak, elsiz nasıl dokunacak; son­ radan terar hangi tene girecek, iki yaşında iken hangi tende ise ona mı, yoksa seksenindekine mi; ben, aynı kişinin özdeşliği, nasıl devam edip gi­ decek; on beş yaşında aptal oJan, yetmişinde de aptal ölen bir adamın ruhu erginlik çağındaki * İskolastiğin en ileri gelenlerinden biri, ermiş (1225 - 1274), Birçok din ve felsefe kitabı yazmış, Aristo'nun felsefesiyle hıristiyanlık dogmalannı birleştirrneğe ça­ lışmıştır. *"' Kendi kendine duran *** Aquino'lu Thomas'a iskoUistik olmlundan olanlar Doc­ torus Angelicus - Okulun Meleği adını vermişlerdi. AME-RUH 19 düşüncelerinini ipini, o ipin ucunu tekrar nasıl ele geçirecek; bir hacağı Avrupa' da kesilen, bir kolunu da Amerika'da kaybeden ruh, sebze haline gelerek başka bir hayvanın kanına karışmış olan o ba­ cağa, o kola nasıl bir el çabukluğuyla kavuşacak; bütün bu sorunlar üzerine kurulan sistemlerin sa­ yısı daha az değildir. Şu zavallı insan ruhunun kendi kendisine dair uydurduğu bütün saçmalıkları sayıp dökrneğe kalksak ardı arkası gelmez. İşin en tuhaf Tanrının gözdesi olan ulusun ya­ salarında ruhun tümüyle maddesiz olduğuna, ölüm­ süzlüğüne dair bir sözcük bile söylenınemiş ol­ masıdır, ne On Emir'de, ne Levililer'de. ne de Yaratılış'da bundan söz ediliyor. Musa'nın hiçbir yerde Yahudilere başka bir hayat için armağanlar, cezalar vermediği, onlara ruhlarının ölümsüzlüğünden hiç sözetmediği; on­ ları cennetle umutlandırmadığı gibi cehennemle de korkutmadığı meydandadır: her şey bu dünya için­ dir. Ölmeden önce, Yaratılış'ında onlara der ki: "Çocuklarınız, torunlarınız olduktan sonra ödev­ lerinizi yerine getirmezseniz, ülkenizden sökülüp atılacak, uluslar arasında az sayıda kalacaksıQız. "Ben, babaların günahını üçüncü, dördüncü kuşağa kadar cezalandıran, kıskanç bir Tannyım. "Babanızı, ananızı sayın ki uzun zaman ya­ şıyasmız. FEl.SEfESÖZLÜÖÜI "Böyle davranırsanız yiyecekten yana hiç sı­ kıntı çekmiyeceksiniz. ••yabancı Tannlann peşisıra giderseniz yok olacaksınız. . . «Buyruklara uyarsanız, ilkbaharda yağınunmuz yağacak; sonbaharda da yiyip içip sarhoş olmanız için buğdaymız, bağınız, şarabınız; hayvanlannız için de otunuz olacak. ••Bu sözleri yüreğinize, ellerinize, gözlerinizin arasına yerleştirin, onlan kapılannızın üstüne yazın ki günleriniz çoğalsın. ··size ne buyuruyorsam onu yapınız, ne bir eksik, ne bir fazla. «Bir Peygamber çıkıp da şaşılacak şeyler söyler, bildirisi doğru çıkar, dediği olur, sizlere de: " H ay d i , y a b a n c ı T a n n l a n n pe ş i s ı r a g i d e l i m . . . " derse onu derhal öldüıini , sizin arkanızdan da her­ kes ona vursun. ·ıann uluslan size teslım edecek olursa iç­ lerinden bir tanesini bile esirgemeden hepsini bo­ ğazlaym, hiçbirine acımayın. ..Sakın kartal, akbaba, karakuş v.b. gibi mur­ dar kuşlann etini yemeyin. •"Sakın deve, tavşan, kiıpi v.b. gibi geviş getiren, tımağı yarık olmıyan hayvanların etini yemeyin. «Bütün buyruklara saygı gösterirseniz kentte de, kırlarda da kutsanmış olacaksınız; karnınızın, 20 AME-RUH 21 toprağınızın, hayvanlannızın meyvalan da kut­ sanmış olacak. •'Bütün buynıldan, bütün törenleri konımazsanzı , kentte de, kırlarda da lanete uğnyacaksınız.. Açhğa. yoksulluğa düşeceksiniz: sefalet, soğulctan, yok­ sulluktan, huınmadan öleceksiniz; kaşıntıya. uyuza. basurn tutulacaksınız. .. . dizlerinizde, baldırlanıuzda çı­ banlar çıkacak. ..Yabancı size tefecilik edecek, siz ise ona hiç tefecilik etmiyeceksiniz... çünkü Tannya hizmet etmiş olmıyacaksınız. ..yoksa karnınızın meyvasını, oğullannızın, kızlannızın etini yiyeceksiniz. v.b." Bütün bu vaitlerde, bu tehditlerde yalnız dünya işleri bulunduğu, ruhun ölümsüzlüğüne, ge­ lecek yaşayışa dair bir sözcük bile olmadığı mey­ dandadır. Birçok ünlü yorumcular Musa'nın bu iki dog­ mayı çok iyi bildiğini sanmışlar; bunu da oğlunun hayvanlar tarafından parçalandığını sanan Yakub'un, acı içinde söylediği şu sözleriyle ta­ nıtlıyorlar: «Oğlurnla beraber ben de çukura, in in­ fernum, cehenneme ineceğim" ; yani, mademki oğlum öldü, ben de öleceğim. Bunu İşaya'dan, Hezekiel ' den aldıklan par­ çalarta da tanıthyorlar; ama Musa'nın seslendiği ibraniler, birkaç yüzyıl sonra gelmiş olan He­ zekiel'i de İşaya'yı da okumuş olamazlardı. FFLSEFESÖZLÜGÜI 22 Musa'nın gizli duyguları üzerinde çekişmenin hiçbir faydası yoktur. Gerçek şudur ki ulusa ver­ diği yasalarda gelecek bir yaşamdan hiç söz et­ memiş, bütün cezaları, ödülleri şimdiki zamanla sınırlamıştır. Gelecekteki yaşamı biliyordu da ne diye bu dogmayı açıkça ortaya sermemiş? Bil­ miyorduysa, kutsal ödevinin konusu, sınırları neydi? Birçok büyük kişilerin sorduktan bir so­ rudur bu; cevap olarak Musa' nın ve bütün in­ sanların Hocası, Yalındilere çölde iken anlıyacak halde olmadıkları bir doktrini, zamanı gelince an­ latmak hakkını kendisine saklıyordu. diyorlar. Musa ruhun ölümsüzlüğü dogmasını ortaya koymuş olsaydı, Yalındilerin büyük bir mezhebi her zaman bu dogmaya karşı savaşmıyacak; o büyük saduki'ler mezhebinin Devlette yeri ol­ mıyacak; saduki'ler yüksek görevlere geçmiyecek, onlann arasından büyük din başkanlan se­ çilmiyecekti. Öyle görünüyor ki Yalıidiler ancak İs­ kenderiye'nin kuruluşundan sonra üç mezhebe aynlmışlar: ferisi'ler, saduki'ler, eseni'ler. Fe­ risi olan tarihçi Josephe* Eski Çağlar'ının XIII üncü kitabında bize ferisi'lerin ruh göçüne; sa­ dukilerin ruhun tenle birlikte yok olduğuna inan­ dıklannı bildiriyor; gene Josephe, eseni'ler ruhları *FlavıusJosephe{Bak.Ihrahim maddese;s.9,not**). AME-RUH 23 ölmez sayarlardı. diyor: onlara göre ruh, en yüksek hava bölgelerinden tenlere, havadan bir biçim ha­ linde iniyormuş; ruhlar güçlü bir çekilişle tekrar oraya döner, ölümden sonra da, iyi insanların ruh­ Iarı okyanusun ötesinde, ne sıcağı, ne soğuğu. ne ıiizgan. ne de yağmuru olan bir ülkede otu­ rurlarmış. Kötülerin ruhları tam bunun tersi bir ik­ lime gidermiş. İşte Yahudilerin tannbilimi. Bütün insanlan aydınlatacak olan biricik adam geldi. bu üç mezhebi lfutetledi: ama o ol­ masaydı. ruhomuza dair hiçbir şey bi­ Iemiyecekmişiz. Öyle ya, mademki bu büyük sorun üzerinde filozofların kesin bir düşünceleri olamamış. mademki Musa, bizimkinden önce dünyanın gerçekten biricik yasa kurucusu olan, Tanrı ile yüzyüze konuşan Musa, o da insanları derin bir bilgisizlik içinde bırakmış; demek olu­ yor ki ruhun varlığından, ölmezliğinden ancak bin yedi yüz yıldan beri eminiz. Cicero kuşkudan ileri gidememıştı; torunları bu gerçeği ancak Roma'ya gelen ilk Ga­ lilya'lılardan* öğrenebildiler. Ama o zamandan önce de, sonra da dünyanın havarilerin ayak basmadığı, bütün öteki böl­ gelerinde herkes kendi ruhuna herhalde şöyle di­ yordu: "Sen kimsin. nereden geliyorsun? Ne iş gö­ rüyor, nereye gidiyorsun? Sen düşünen ve duyan * Filistin'de bir eyalet; İsa peygamber de orada doğmuştur. FELSEFESÖ?LO I-P.S bilmem nesin, ama yüz bin milyon yıl duyup dü­ şünsen de gene, bir Tanrının yardımı olmadan, kendi ışığıola bundan daha ötesini hiçbir zaman bilemiyeceksin." Ey insanoğlu! O Tanrı sana aklı, kendini iyi yönet diye vermiş. kendi yarattığı şeylerin özüne giresin diye değil.
·
147 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.