Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

248 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
28 saatte okudu
Edebiyatımızdaki büyülü gerçeklik örneği olduğunu duyduğumdan beri merak ettiğim, ama önyargıyla sürekli ertelediğim bir kitaptı bu. Sonunda okudum. Kitabı fahri olarak iki bölüme ayırmak mümkün. Ninnisare diye ağlaşan eşekler, dertleşen kuyular, karınca yuvalarında, küllüklerde yuvalanan cinlerle kaynayan yerli Macondo Alacüvek köyünde geçen ilk bölümde hurafelerle güçlendirilmiş gerçeküstü öğeler, masalsılık ön planda. ‘Nah şuraya yazıyorum’la ıslatılıp çentiklenmiş duvarların içinde, azrailin, cinlerin, perilerin koluna giren, her biri birbirinden tuhaf karakterlerin dünyası epeyce şenlikli bir karşılama yapıyor. Köyden şehre göçülen ikinci bölüm, şehrin beton yüzü izin vermediği için olsa gerek, daha gerçekçi. Toplumun hamurunun yalan, riya, cehalet, zulüm ve merhametten yoğrulduğu çok güzel verilmiş. Büyülü gerçekçi diye beni kendine çeken bir kitabın gerçekçi kısmını daha çok sevmiş olmam da tam bir neye niyet neye kısmet. Ölümle anlaşma yapıp onlarca kez üç vakte ölecek olan, habire hızır Aleyhisselam’la karşılaşan, bugün olsa kişilik bozukluğundan yatıracağımız, narsistliği gözümüzü yakan Atiye, tıpkı Yüzyıllık Yalnızlık’taki Ursula gibi konumlandırılmış. Ama ondan daha çok Dirmit’i sevdirdi bana yazar. Kuşku otlarıyla, tulumbayla, sokakla konuşan, kendini bulmaya çalıştıkça eli kolu bağlanan, en sonunda yazarak kendine bir çıkış yolu bulan o ömürlük kızı. “Sözcükleri tek tek kafasının içinden alıp yüreğine koydu. Yüreğini "güp! güp!" artıran sözcüğü hemen kağıda yazdı. Yüreğini attırmayan sözcüğü yüreğinden çekip aldı. Dirmit o günden sonra yüreğine kul köle oldu. Yüreği ne dediyse onu yaptı, yüreği nereye git dediyse oraya gitti, yüreği ne dediyse onu dedi. Yüreği kafasıyla zıtlaştıysa o da zıtlaştı. Yüreği taştıysa o da taştı. Yüreği çırpındıysa o da çırpındı. Yüreğiyle birlik oldu." Güler misin ağlar mısın arasında mekik dokutan bir kitap bu. Kahkahalarla güldüğüm bir dolu bölümün yanı sıra Atiye’yle bir olup dizimi dövmek istediğim bölümler at başı gider. Sevdiğim yanlarıyla sevmediğim yanlarının at başı gitmesi gibi. Bu kitabı okuyanlar ya çok sevmiş ya hiç sevmemiş anladığım kadarıyla. Ben nasıl ortada kaldım bilmiyorum. Keyif alarak okudum. Türk edebiyatında kelimelerini fantastik öğelerin kucağına oturtan, büyülü gerçekçilik gibi bir türü denemeye kalkan ilk eser olması heyecanımı diri tuttu. Kopukluk yaşadığım yerlerde kendime “bu kitap yayınlandığında yazar 26 yaşındaydı” diye hatırlattım. Çünkü bence çok önemli bir ayrıntı. Geçişlerdeki karmaşayı göğsünde yumuşatıp bu kitaptan alacağım keyfi artıran Tilbe Saran’dan dinlemek de şanstı. Aktı gitti. Bununla birlikte, en en en sevdiğim kitaplardan biri de olmadı. “Paldır küldür” diye bir ikileme var ya, bu kitap tam da onun karşılığı gibi çünkü. Yek nefesle birbirinin peşinden koşan, ayağı takılıp birbirinin üstüne yığılan cümleler..Biri bitmeden biri başlayan olaylar..Anadolu’daki yerel dili gereğinden fazla kullandığı için çetrefilli hale gelen anlatım..Yerel inançların, hurafelerin, enteresan ayrıntıların hepsine ama hepsine yer vermeye çalıştığı için bıraktığı tıkış tıkış hissi.. Latife Tekin’in “keşke daha soluksuz bir şekilde yazsaydım" dediğini okudum bir yerde. Ah Latife hanımcığıım, iyi ki yapmamışsınız dedim, yalan yok. Daha soluksuzu nasıl olurdu hayal edemiyorum çünkü. Karakterler, pek çok özellikleriyle ülkemiz insanının birer temsili olmakla birlikte, o ‘pek çok’ kısmı daha sade tutulsaydı keşke. Her biri ‘vur deyince öldür’ diyerek yaratılmış sanki. Ve fazlasıyla da tek boyutlu. Kitabın başından sonuna kadar dümdüz uzanıyorlar. Kıvrılan tek karakter Dirmit. Nasreddin Hoca misali, hem çok sevenleri hem de okuyamayıp yarıda bırakanları haklı bulduğum bu yorumu artık bitiriyorum.
Sevgili Arsız Ölüm
Sevgili Arsız ÖlümLatife Tekin · Can Yayınları · 20187bin okunma
··
396 görüntüleme
Gönül. okurunun profil resmi
Dirmit ve ailesinin öyküsü değil de Dirmit'in aydınlanma öyküsü olarak bakıldığında ortada edebiyatımız açısından müstesna bir eser olduğunu düşünüyorum. O "tek solukta" yazma benim kafama çok iyi geliyor. O yüzden ben seven taraftayım:)) Bu adaletli ve özenli inceleme için gönlüne sağlık Emel🌼
Emel Keleş okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Gönül. Ne incesin❤️
Müptela okurunun profil resmi
Türk edebiyatı açısından önemli bir eser ama ben ön yargılı bir okur olarak büyülü gerçeklik denince ısabelle allende marquezlerle kıyaslamaya başlıyor ya da onların lezzetini arıyorum, benim gibi kıt okurların sevmediği ama dil açısından konumunu kıymetli bulanların sevdiği bir yapıt belki de
Emel Keleş okurunun profil resmi
Aslına bakacak olursak, bu tam anlamıyla büyülü gerçekçilik örneği değil. Yazar çok esinlenmiş ama değil. Ki kendisi de ben büyülü gerçekçilik yazmadım diyor. Ama kitap bir defa öyle ünlenmiş. Lezzetine gelecek olursam, haksızlık etmeyeyim, eleştirdiğim tüm yanlarına rağmen lezzetli bir kitap.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.