Clayton'ın dudakları, Whitney'in dudaklarını kana kana
içerken, tutku ve hasretle serseme dönen genç kadın, içini
dolduran vahşi heyecanla kendinden geçiyordu. Whitney,
genç adamın öpücüğüne karşılık verirken Clayton'ın elleri
genç kadının sırtından aşağı, belkemiğine doğru indi;
ardından daha da aşağı inip kalçasının dolgun
kıvrımlarında gezindi.
Bitmek bilmeyen dakikaların ardından, Clayton dudaklarını ondan ayırdı ve Whitney'in yüzünü ellen arasına
aldı. Başparmakları ile Whitney'in al al olmuş yanaklarını
okşamaya başladı. Whitney'in parlayan yeşil gözlerine
bakarken, gri gözlerine şefkat ve tutku dolu bir ifade
yerleşmişti. "Seni güzel, yaramaz, muhteşem küçük
aptal," diye fısıldadı sert bir ses tonuyla. Sonra yine ağır
ağır dudaklarını Whitney'in dudaklarına götürdü ve onu
damarlarında akan kanın alev alev yandığını
hissettirinceye dek öptü. Genç kadın Clayton'ı deli gibi
arzulamaya başlamıştı. Genç adamın elleri Whitney'in
göğüslerinde geziniyor, dokunuşları genç kadının içini
ürpertiyordu. Bu dokunuşlar genç kadının bedeninden
aşağı kayıyor, Clayton genç kadını kalçasından kavrayıp
sert uyluklarına bastırıyor ve onu orada adeta
hapsediyordu.
Ansızın durdu genç adam. Dudaklarını, Whitney'in dudaklarından bir hamlede ayırdı. Gözlerini ve alnını öpüp
çenesini genç kadının başına dayadı. Whitney
kımıldayınca, Clayton ona daha da sıkı sarıldı. "Gitme,
küçüğüm," diye fısıldadı. "Biraz daha kalalım böyle."